“İçindeki Çocuk” lafını ilk kim icat etti acaba? İş toplantılarında ya  da “reality-show”larda gayet pişkin, içinde çocuk mocuk olması gayet  imkansız insanlardan bu lafı duyduğumda beni bir sıkıntı basıyor,  sormayın... Ama bu laf da herhalde ilk söylendiğinde bugünkü kadar kulak  tırmalayıcı bir klişe değil, kullanışlı bir mecaz olarak algılanmıştı.  Her mecaz, her deyim, her anlatım biçimi ilk kullanıldığında özgündür,  ikinci kullanışta taklit olur, üçüncüde klişeye dönüşür.
Sanat alıcıları, okurlar ya da izleyiciler genellikle tembeldir. Çoğu,  sanatı “günlük sıkıntılarından kurtulmak”, “rahatlamak” için vs  kullanır. Doğru dürüst, karşılıklı etkileşime dayalı, hayatı ve  alışkanlıkları değiştirebilecek bir sohbeti değil, pohpohlayıcı ve  sakinleştirici monologları özlerler. Bildikleri bir dünyayı, tanıdıkları  tınıyı ararlar. Daha önce 50 kere gördükleri bir klişe, dinledikleri  şarkıda, okudukları kitapta ya da gördükleri filmde karşılarına çıkınca  eski bir dostu görmüş gibi sevinirler: “İçindeki Çocuk”, “Hasretle Öten  Bülbül”, “Yasak Elma”, “Bilge Sarhoş”, “Altın Kalpli Orospu”, hangi  birini saysam öbürünün hatırı kalacak...
Seslendiği “kitle”nin zaaflarını ve reflekslerini bilen işbilir  sanatçılar da yapıtlarını klişelere boğar. Coelho ya da Ümit Yaşar,  “Maskeli Beşler” ya da “Karanlıkta Dans”, “seçkin” ya da ticari sanat,  az kullanılmış ya da cılkı çıkmış farketmez, klişe klişedir. Alıcısını  kendisi kadar akıllı görmeyen, eşit bir ilişkide karşılıklı bir şey  anlatmayı değil kitlenin “böğrüne böğrüne çalışmayı” tercih eden bu tür  sanatçıları (bkz: manipulatör) bazen takdir ettiğim olur ama sevmem,  sevemem. 
Tabii klişe kullanımı, kurnazların elinde para basmaya yarayabilir. Ama  bir de işini yeni öğrenen, ya da yeterince bilmeyenler var ki, bazen  özentiyle, çoğu zaman da farkına varmadan klişelerin kurbanı olurlar.
Kısa Film klişeleri.
Kısa film özgür bir alan, ticari sinemanın dışında, kendi başına bir  anlatım aracı olabilir. Son yıllarda çok sevindirici bir şekilde kısa  filme ilgi yaygınlaştı, kısa filmi destekleyenler, yarışmalar çoğaldı.  Video/bilgisayar kullanımının gelişmesiyle kısa film yapanlar da arttı.  Kaderin bir cilvesi, son 3-4 yıldır sık sık kısa film jürilerine  çağrıldım ve sanırım ülkemizde son yıllarda yapılan kısa filmlerin  çoğunu gördüm. Jürisi olduğum son yarışmaya yaklaşık 400 film  katılmıştı. Tabii sayısal artış, özgün ve yaratıcı fikirlerin de artması  demek değil. Gerçekten bir derdi olan ve bu derdi özgün bir dille  anlatmak isteyen genç sinemacılar var ama işin kolayına kaçan ve  klişelere düşenler daha fazla... Yıllar içinde gördüğüm yüzlerce kısa  filmi düşününce, bazı klişelerin tuhaf bir şekilde tekrar tekrar  karşımıza çıktığını ve bundan çok sıkıldığımı farkettim ve kısa  filmciler için bir “YASAKLAR LİSTESİ” hazırlamaya karar verdim. Dünya  hakimi olduğum zaman kısa filmlerde hemen yasaklanacak şeyler şimdilik  şunlar:
Filmi sabah uyanışla başlatmak: Bir çok kısa film kahramanın uyanışıyla  açılıyor. Bir çok kötü uzun metraj film gibi... Hikaye ancak  kahramanımız büyük desenli nevresimler arasından çıkıp, yüzünü yıkayıp,  uzun uzun kahvaltısı ettikten sonra başlayabiliyor. Yasak kardeşim.  Konuya öğlen girin, doğrudan hikayenizi anlatın.
Kelime oyunlu isim: Şu an uyduruyorum: İNSA(N/F)SIZLIK ya da DÜŞünÜŞ ya  da İSTAN/BULAMADIM... Bir şiirde görseniz hoşunuza gider mi böyle basit  kelime/harf oyunları? Benim gitmez. Niye kısa filmde, hele filmin  isminde hoş olduğunu düşünenler hala var? Yasak!
Uzun jenerik özentisi: Bu gözler, 8 dakikalık bir filmde 3 dakikalık  jenerik gördü. Lütfen sadece isminizi perdede ışıldarken görmek için  film yapmayın. Başka dertleriniz olmalı. (Lütfen diyorum bak.)
Flu çerçeveli rüya/geriye dönüş: Acı ama gerçek, bunları da hala yapan  şaşılacak kadar çok filmci var. Rüya sahnesini buğular içinde bir  çerçeveye yerleştiriyorlar, geriye dönüş sahneleri de bulanık,  siyah-beyaz ya da farklı renkli yapılıyor. Bunlar 1950’lerde bitti,  yapmayın etmeyin. Bazı bunak uzun metraj yönetmenleri hala bu efektleri  kullanıyor olabilir ama siz onların alternatifi olmak için başlıyorsunuz  bu işe, şaka yapmak gibi bir amacınız yoksa bunlara gönül indirmeyin.
Geniş açı/Yakın plan: Geniş açı objektifle yakın plan çekerseniz  oyuncunuzun yüzü deforme görünür. Ama kahramanınızı her korkunç ya da  bunalımda göstermek istediğinizde geniş açı objektifi burnuna dayamanız  gerekmez. Başka yol bulun.
Mim, mimci: Biraz eskilerde kalan, soyu tükenen bir klasik. Bazı kısa  filmciler, “görsel” anlatımın pantomim olduğunu düşünür ve mimci  figürüne yer verir. Kesinlikle yasak.
Vitrin mankeni: Bazı kısa filmciler bir evde vitrin mankeni bulunmasını  nedense çok avant-garde bir dekorasyon fikri sanıyorlar. Vitrinde kendi  işini yapmadığı sürece manken yasak. Hele soyut mekanlarda (çayır, vs)  manken kullanmak duble yasak.
Maske: Açıklama filan yok. Yasak!
Snatch, Reservoir Dogs, Pulp Fiction: Bir kuşak bu filmlerin stiline  fazla kapılıp haydutları “seksi” bulma olayını fazla abartmış maalesef.  Sürüyle minik “Snatch” ve “Pulp Fiction” gördüm. Artık yasak efendim...  Hırsızlar, tetikçiler vb, başka meslek beceremediği için silaha, çalıp  çırpmaya, cinayete sarılan, korkunç insanlardır. Gerçek hayatta bir  haydut, akranı bir marangoz, muhasebeci, eczacı ya da tamirciden daha  akıllı ve yakışıklı değildir. Haydutları esprili, maceracı, çekici  gösteren ve bu filmlere uzaktan yakından benzeyen herşey sonsuza kadar  yasak.
Bank: Bir bankta başlayan, bir bank çevresinde dönen ne çok film var  bilseniz... Kahramanlarınız başka yerde karşılaşsın, başka yere otursun,  olay banktan uzakta gelişsin.
Mum ışığı: Mum tek başına gizem ve romantizm demek değildir. Yüzlerce  kısa filmde gizem/romantizm anlarında mum görmekten ben çok sıkıldım.
El/ayak detayıyla hikaye anlatmak: Yalnızca son yarışmada bile 3 film,  sadece el veya ayak detayları göstererek bir hikaye anlatmaya  çalışıyordu. Eller buluşur, aşık olur, evlenir, sevişir, kavga eder  vs... Ekonomik ama suyu çıkmış bir anlatım. Buraya kadar olanları  affediyorum ama bundan sonra yasak.
Ünlü müzik parçaları özellikle Pink Floyd: Ünlü bir müzik parçasının  test edilip onaylanmış etkisine güvenerek anlatım kurulmamalı. Pink  Floyd’un (mesela Money’nin girişinin) sizden önce nerelerde, kimbilir  kaç yüz kere kullanılmış olabileceğini bir düşünün. Vazgeçin. Ya  bilinmeyen bir şey bulun, ya kendi müziğinizi yaratın ya da müziksiz  film yapın.
Geri giden saat: Vaktin geçişini göstermek için sık sık araya giren  yakın plan saat, vakit baskısını göstermek için hızlı işleyen saat,  aniden duran saat.. derken bir de geri giden saat çıktı başımıza. Aman!
İstiklal Caddesi: İstiklal Caddesi, yüzyılı aşkındır İstanbul’un hatta  Türkiye’nin gizli merkezi, sahnesi, kalbi. Tamam ama burda yeterince  kısa film çekilmedi mi? 1-2 km’lik bir parkurda işleyen dekoratif bir  tramvayı çekip durmanın ne manası var? İkinci bir emre kadar İstiklal  Caddesi yasak.
Makyaj: Günümüzde sinemada makyajla inanılmaz şeyler yaratılabiliyor ama  ancak çok paranız ve tecrübeli makyajcılarınız varsa... Evde kendi  kendinize uygulamayın, çok rica edeceğim, 20 yaşında gençleri saçına  pudra sürerek 50 gibi gösteremezsiniz. Komik olmaya çalışmıyorsanız  makyaj yasak.
Kafaya kurşun sıkmak: Tuhaf bir şekilde son dönem kısa filmlerde kendi  beynini ya da düşmanının beynini tabancayla dağıtmak moda olmuş. Bu bizi  yukardaki “Snatch”, “Reservoir Dogs” yasağına ve hatta “Kurtlar Vadisi”  vs yasağına götürecek ama artık yerim dar. Beyninizin bir kurşunla  duvara dağılması, kötü bir şeydir. Mümkünse, yasak!
Bence sahici ve kalıcı bir söz söylemek için önce dilimizi, kafamızı  kirleten klişeleri atmak, temizlemek lazım. İyi bir sanat yapıtı için  gerçek dertler, arzular, oyunlar ve bütün bunları başkalarından yüzlerce  kere duyduğu, gördüğü gibi değil kendi bulduğu bir sesle aktaran bir  dil/anlatım gerek. Dili, dünyayı her seferinde yeniden kurmak gerek.  Yine de biliyorum, bizim işlerimizde kural, yasak yok. Bir gün  bakarsınız, delinin biri çıkar, yukarda saydığım bütün klişeleri ve daha  beterlerini kullanır ama yine de özgün bir şey yaratır. Ama ben bu  listeyi şakadan anlayanlar için yazdım. Zaten, şakadan anlamayanlara  kısa film yapmak en baştan yasak.