Bir Sırp Filmi


Emekli porno yıldızı Milos mesleği bırakalı beş yıl olmuştur. Bu beş yıl içerisinde halen yeni bir meslek edinemeyen Milos, karısı ve oğluyla beraber yaşantısına mutlu bir şekilde devam etmektedir ki eski iş arkadaşlarından Lejla, onu eski günlerine döndürebilecek bir teklifle çıkagelir. Bu teklif hem Milos’un ailesinin geleceğini garantiye alabileceği astronomik bir ücreti kapsayacak kadar iddialı, hem de ona, neyin çekileceği hakkında en ufak bir ipucu verilmeyecek kadar gizemlidir.

yazan Onur Atay

Film hakkında birşeyler yazmadan önce söylemek isterim ki; kutsalı olan, tabuları olmadığına inansa da kimi gördüklerinden kolayca etkilenen, adult/porno sektöründen hazzetmeyen arkadaşlar, mümkünse film hakkında ne birşeyler araştırsınlar, ne okusunlar, ne de rastlayınca gözucuyla baksınlar. Bu yazdıklarım genelde provokatif anlamda ilgi çekmeye, merak duygusunu körüklemeye daha fazla yarar; ancak samimiyetimden emin olun ve uzak durun. Çünkü “Srpski Film” sanki bir yumruk gibi iniyor ağzınızın üstüne, sizi onu yutmaya zorluyor, midenizde açılıyor ve izini bırakarak bağırsaklarınızda dolaşıyor. Film izlendikten sonra, sınırları zorlamasıyla eleştirilebilecek “Oldboy”, “Salo: Sodom’un 120 Günü” veya “Re-Animator” gibi filmleri kıyasta leblebi şekeri kıvamında bırakıyor, ve bunu (şahsi kanaatimce) ucuz istismar sahneleri yoluyla değil, hakkını vererek yapıyor. Bu sebepten ötürüdür ki uyarımı tekrarlamak istiyorum, ‘bunu seven bunu da sevdi’ türünden bir filmle karşı karşıya değilsiniz, dikkatli olun.

Filmin anlatmaya çalıştığı hakkında türlü okumalar yapılabilir, yönetmen/senarist Srdjan Spasojevic ve senarist Aleksander Radivojevic’in çeşitli söyleşilerde vurguladıklarıysa filmin metaforik bir Sırbistan anlatısı olduğu yönünde. Hele ki son on beş-yirmi senedir kuvvetli sansür anlayışıyla boğuşan bir ülkeden (tanıdık geldi mi a dostlar?) çıkan böylesine radikal bir filmin adının bile “Srpski Film (Bir Sırp Filmi)” olması “dakika bir gol bir” ayarında bir atıf gibi görünüyor. Spasojevic’in söyleşisi sonrası yapılan başka bir yorumsa şöyle: “Sırbistan’da doğduğunuz an düzülürsünüz. Yaşarken her an düzülürsünüz. Ölürsünüz, o zaman bile rahat bırakılmaz, bir müddet daha düzülürsünüz.” (Uyarı: Bu yorum filmde tam anlamıyla canlandırılmaktadır!)

Srpski Film’in parlayan taraflarından biri de oyunculuklar. Başkahramanımız Milos (Srdjan Todorovic, kendisini muhtelif Kusturica filmlerinden de tanıyoruz) filmin başından itibaren bize gerekli tedirginliği vermekte kusursuz, ve çok başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Filmin açılışında, oğlunun kazara bizzat kendi pornosunu videodan izlemesiyle başlayan ve sürekli yükselen tekinsizliği, hem fiziksel hem de ruhsal olarak oyunculuğuna yansıtıyor. Tüm olaylar silsilesinin baş sorumlusu addedebileceğimiz, çekilen gizemli filmin yönetmeni Vukmir’se (Sergej Trifunovic) bir tiyatro sahnesindeymişçesine tirad üstüne tirad patlatıyor, manipülatör karakterini bize karşı konuşturur gibi oynuyor ve bazen kendisiyle empati kurabilmemizi bile sağlayarak filmden kopmamamıza katkıda bulunuyor. İşin ilginç tarafıysa bu iki oyuncu ve kadronun geri kalanının hatrı sayılır bir kısmı Sırbistan’ın popüler sinema oyuncuları. Yani gerek televizyonda, gerek beyazperdede rastlanabilecek, kariyerleri iddialı ama ‘mainstream’ oyuncular. Kaldı ki senarist Radivojevic de iki sene öncesinin Sırp block-buster’ı “Carlston za Ognjenku” isimli filmin senaryosuna da imza atmış bir isim. Demem o ki, gerek oyunculuklarıyla ve onların yönetimiyle, gerek prodüksiyon kalitesiyle (ki film Red One™ ile çekilmiş ve çok başarılı planlara sahip), gerekse yönetmenliğiyle ziyadesiyle kaliteli bir yapım. Orijinal tema müziği gerginliği her seferinde ikiye katlıyor. Yani standart bir istismar filmiyle kıyaslarsak, (son zamanların çıtır çerez Amerikan istismar filmlerini dışarda tutuyorum) kalitesi şaşırtıcı ve cidden ‘uçtan da öte’ denebilecek bir noktada duran senaryosu ve ‘epik& sapkın’ diye tanımlayabileceğim kimi sahneleriyle kitleleri infiale sürükleyecek bir film için beklenmeyecek seviyede. Sırp sineması için bir mihenk taşı olabilecekken, içerdiği sahnelerin tehlikesi nedeniyle ‘underground’ kalmaya mahkum olabilme ihtimali yüksek olan film, yapılmamışı yapmasıyla ve hatta düşünülmemişi düşünmesiyle bile denenilesi. Ancak en başta yapmaya çalıştığım uyarıdaki gibi; hazmı zor, kendisi zor, kimilerine göre ‘çekilmeye kalkılması’ bile suç teşkil eden, yumuşak karınlara atılan bir tekme gibi “Srpski Film”.

Not: SXSW 2010’da da gösterilen film, bir izleyicinin yorumuyla “İzlerken bir anda polisin içeri girip hepimizi tutuklayacağını düşündüm.” denecek kadar tehlikeli. Çekiminden ziyade izlenmesi bile çoğu yerde suç sayılabilecek bu film ya gerçekten de yaratıcılarının atıf yaptığı gibi sansüre başka bir boyut getirecek, ya da biz yeni bir “Cannibal Holocaust” yaratmış olacağız. İyi seyirler demek istiyorum, ama diyemiyorum.


Kişisel Görüş ;

Öyle yada böyle içerik olarak çok rahatsız edici olan bu filme çok büyük tenkitlerde bulunabiliriz ancak yönetmene bu filmi neden çektin bunu çekmek hatta izlettirmek suçtur diyemeyiz. Sansürlerle boğuşan Sırbistan'da sansürü bırakın insanı izlerken yerin dibine sokan bu film bir ironiyi yanında getitirken nihayetinde insanları acımasızca dürtüyor. İnsanlar yapmak isteyipte yapamadıklarını izlemek için para verirler diyorlar, eğri oturup doğru konuşursak, günümüzde internet %60'a kadar porno için kullanılmakta, çünkü insanlar cinsel bakımdan özgür değiller, elbette olmamalıda ancak içindeki şeytanı tatmin etmek için porno her zaman ilk danışılan araç olmuştur, hatta ve hatta Bir Sırp filmi olarak adlandırılan filmin içeriği hakkında bilgi edindiğinizde eminim ki izlemek istediniz, içinizdeki şeytan öyle istedi çünkü, evet filmdeki bazı sahneler çok ileri gitmiş, insanlık suçu olarak bile adlandırılabilir ancak günümüzde bu tür cesaretli filmlerede gerek var, hiç bir çekilen film gereksiz değildir bir hikaye bile yoksa mutlaka birşeyler açıklıyordur, bir çok izleyen yorumlara göre kendinden tiksiniyor neden çünkü herkes biliyor ki porno izleyicisi, ama film anlatmıyor ki pornonun iğrençliğini, film içerisinde porno içerik olması pornolara gönderim yapıyor anlamınada gelmez, evet filmde olanlar gibi gerçektede cinsel sapık insanların, vahşetsel, insanlık dışı gibi öğelerle kendilerini tatmin ettiği bir gerçek bu insanlar adı üstünde sapık, cinselliği esas amacından uzaklaştırarak içindeki şeytana yenik düşerek seks,vahşet ve hayal bile edelimeyecek derecedeki öğeleri karıştırarak sıra dışı olan cinsel açlıklarını doyuruyorlar. Film en basit derecede bahsedilmesi bile suç olabilecek olayları bize gösterirken diyor ki ; Cinsel haz ve tutku Tanrı'dan gelen bir duygudur ancak tanrı insana bir sınır belirlemiştir, İnsanlar yani sizler tutkularınızı sır gibi saklarken porno sektörü sizin pislik ihtiyaçlarınızı karşılamaktadır, ne yani bizi böyle bir film yaptığımız için mi suçluyorsunuz ? Yapmayın biliyoruz haftada kaç kez porno izliyorsunuz ?

Böyle bir filmin Sırbistanda çekilmesi ve her türlü destekten mahrum olarak yayınlanabilmesi ayrı bir olay tabi, filmi izleyin etkilenmemek elbette elde değil ancak yönetmenden ve film ekibinden oyunculardan tiksinmeyin, onlar bizlere sinemanın iletişimsel fonksiyonu ile bir takım gerçekleri gösteriyorlar insanların kendi kendini kandırmaya değil yüzleşmeye ihtiyacı var.

filmin metaforik bir Sırbistan anlatısı olduğunu ilk izleyenler elbette anlayamazlar, ancak yukarıda yazdıklarımın kişisel görüş olduğunu bilmenizi isterim, izleyici yorumu olarak filmin yönetmeni ile konuşmadan gerçekten filmin yazdığım kısımlar ve konular ile alakası olup olmadığını bilemem ancak çıkardığım bir başka tarafta bu.


Değerli arkadaşım Eray Dinç'in yazıp yönettiği ve ilginç özelliği Fotoğraf makinası ile çekilmesi olan film Tabiatın, her geçen gün hafızasını kaybettiğini farkeden
ve buna inanan bir adamın hikayesini anlatıyor.

Dogma 95

Dogma 95 1995te danimarkalı yönetmenler Lars von Trier, Thomas Vinterberg, Kristian Levring, ve Søren Kragh-Jacobsen tarafından başlatırmış avangart film yapım akımıdır. Bu akım bazen Dogme 95 Collective veya the Dogme Brethren olarak da bilinir.

Amaçları ve Kuralları

Dogma 95 tarafından belirlenen kurallar:

  1. Çekimler stüdyo dışında yapılmalıdır. Sahne donanımı ve setler içeri taşınmamalıdır. (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında bu donanıma uygun bir mekân seçilmelidir.)
  2. Ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemelidir ya da tersi. (Sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalıdır.)
  3. Kamera, elde taşınıyor olmalıdır. Elde taşınan kamera ile elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir. (Film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli; kamera filmin olduğu yerde olmalıdır.)
  4. Film, renkli olmalıdır. Özel ışıklandırma kullanılamaz. (Eğer çekilecek olan sahnede filmin pozlandırması için çok az bir ışık söz konusuysa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kameraya iliştirilmelidir.)
  5. Optik numaralar ve filtreler kesinlikle yasaktır.
  6. Film, gelişigüzel aksiyon içermemelidir. (Öldürme, silahlar, vs. bulunmamalıdır.)
  7. Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır. (Kısaca film, şimdi ve burada geçmelidir.)
  8. Tür filmleri kabul edilemez.
  9. Film formatı 35 mm olmalıdır.
  10. Yönetmen, jenerikte belirtilmemelidir.

Ayrıca yönetmen, kişisel adlardan sakınacağına, artık sanatçı olmadığına, anları bütünden daha önemli gördüğü gibi, bir 'iş' yaratmak- tan kaçınacağına, en büyük hedefim karakterlerinden ve ortamdan gerçeği açıkça çıkarmak olacağına ve bunu elinden geldiğince ve iyi tadlarla estetik faktörler pahasına yapacağına and içer.

top