Alone City Short Film Trailer Released

"Humans absolutely feel the loneniless, but no matter how they stand against it, their soul are not happy because of that. Have you ever been in Alone City ? Some has been there one time, Some move in there, Some struggle to come back."

The short film is about a guy who suffers too much because of the incidents of his recent past. He sometimes thinks he is the only one in the city. He seperated from his girlfriend and he hasn't understood the reason so far, he keeps seeing unreal or real flashbacks about his past, he tries to figure it out what he did in the past, how he get this confusing situtation, he wants help from his best friends but the real thing is this situation turns a threat for his friends. But he knows he is not crazy according to him, he knows his soul is not happy because of what happened in past.


I would like to first thank you for taking the time to read this page.

As the owner of Pirana Film which independently working in Turkey, I am really honored and glad for trying to make quality and remarkable low budget short films. Directing, Writing, Shoting , these things is very hard and it needs patience for filmmakers if the filmmakers really want to make remarkable films. So in the end, when your film is ready to be released, you would be excited because it's ready for its audience, when your film reaches standart audience number you would be very happy, if it is not , this is highly dissapointment, so all i want is, as a result of this endeavor , we anticipate deserving supports for our short film. With your support, we can continue our way to make better films.


We are Looking for friends who can share our film every possible film site, advertise our projects to the every point of world. This is what we need, thanks for everything.


You can watch the trailer by the Vimeo Player at the bottom.

Kısa Film İçin Video Kamera

, , ,

(Aslı 2002′de yazılmış olan bu metin 2010′da yazar tarafından güncellenmiştir)

90’ların ikinci yarısında video kameraların gelişmesi, Lars von Trier ve arkadaşlarının satış fiyatı üç bin doların altındaki kameralarla yaptıkları filmlerle Cannes’ da ödüller kazanmaları, sinema sektörüne adım atmak isteyen bir çok gencin kafasında aynı soruları doğurdu: Kamera almayı veya birisinden ödünç bulmayı düşünüyorum. Kendi imkanlarımla nasıl kısa film çekerim? Evde kurgu yapabilir miyim? Cannes’da ödül alabilir miyim?

İlker Canikligil

Hangi Kamerayla Çekelim? CCD, CMOS, dijital, analog, firewire… Bütün bu terimler ne anlama geliyor?

Bir video kamera temelde dört bölümden oluşur:

1 – Mercek

2 – Görüntüyü üreten bölüm

3 – VTR (video tape recorder) adı verilen görüntünün kaydedildiği bölüm (Bugün artık VTR’ler yerlerini hızla bellek ünitelerine bırakıyor)

4 – Çektiklerimizi görmemizi sağlayan bakaç (vizör/viewfinder).

Eskiden kameralar genellikle VTR bölümünün kullandığı kaset formatıyla anılırlardı. Örnek olarak “DV kamera” dediğiniz zaman 6,4 mm kalınlığında video kasetlere kayıt yapan bir kameradan söz ediyordunuz. Tabi bugünün kameraları (2010) artık VTR bölümünün yerine başka kayıt ortamları kullanıyorlar (Sabit disk veya hafıza kartları gibi). Bu nedenle isimlendirme mantığı da değişti.

Merceğin hemen arkasındaki bölüm görüntünün üretildiği bölümdür. CCD (Charge Coupled Device) ve CMOS (Complementary Metal Oxide Semiconductor ) adı verilen yonga veya yongalar burada bulunur. Bu yonga(lar)ın görevi üzerine düşen görüntüyü elektrik sinyallerine çevirmektir. Profesyonel kameralarda genelde üç adet yonga bulunur. Çünkü doğruya en yakın renkli görüntüleri elde etmek için kırmızı yeşil ve mavi dalga boylarını ayrı ayrı çözecek yongalara ihtiyaç vardır. Küçük format kameralarda ise genellikle tek yonga bulunur. Böylece kameranın fiyatı düşmüş, boyutları küçülmüş olur.

Bunun bedeli ciddi bir ışık ve çözünürlük kaybıdır. Turistik, hatıra amaçlı veya tamamen belge amaçlı çekimler yapacaksanız tek çipli bir kamera işinizi görecektir. Ama daha büyük hedefleriniz varsa (her ne kadar Thomas Vinterberg “Festen” i tek çipli bir kamerayla çekmiş ve Cannes da ödülü almış olsa da) üç çipli bir kamera kullanmanızda yarar var. Bu kameralar diğerlerine göre daha pahalıdır ama görüntülerini yan yana koyduğunuzda aradaki farkı rahatlıkla görebilirsiniz.

Bunun dışında pozlamanın (exposure/iris), netlik ayarının (focus) ve beyaz ayarının (white balance) sizin kontrolünüzde olması çok önemli. Üreticiler bazı modellerde bu ayarları kullanıcının kurcalamaması için otomatik yapıyorlar. Daha profesyonel kameralarda ise bu ayarlar hem otomatik hem de kullanıcıya açık oluyor. Bunların sizin kontrolünüzde olmadığı bir kamerayla film çekmeyi düşünmeyin bile.

Diğer önemli nokta VTR bölümünün çalışma yöntemi: Bu bölüm dijital (sayısal) mi olacak analog mu? Peki ama analog – dijital terimleri ne ifade ediyor?

Küçük format kameralar 1995′e kadar (V8, Hi8, VHS-C vb.) görüntüyü sadece analog olarak kaydediyorlardı. Analog terimi “benzetme” anlamına gelen “analogy” kelimesinden geliyor. Konuyu şu basit örnekle açıklayabiliriz: Bir anahtarcıya elinizdeki anahtarın kopyasını yaptırırken aslında analog bir kopya yaparsınız. Herkes anahtar kopyalama makinasını tanır. Makinanın bir ucu asıl anahtarın üzerinde hareket ederken diğer uç yeni anahtarı yontar. Böylece eski anahtarın bir kopyası üretilmiş olur.

İlk kopyada çok sorun çıkmaz. Ama asıl anahtarı kaybederseniz elinizdeki kopya anahtardan yeni bir anahtar üretmeye mecbur kalırsınız. Bu yeni anahtar en baştaki anahtara çok benzese de aslında ondan farklı olacaktır. Çünkü analog kopyalar yapılırken mutlaka bir miktar bozulma olur. Bir kaç kere aynı şey tekrarlanırsa sonunda anahtar çalışmamaya başlar.

Peki dijital ne demek? Anahtar örneğinden gidersek, ilk anahtarı üç boyutlu şekilde bilgisayara aktarıp (başka deyişle anahtarın koordinatlarını çıkarıp) bu işlemden oluşan veriyi anahtar kopyalama aletine aktarabilseydiniz dijital bir kopyalama işlemi yapacaktınız. İlk anahtarı kaybetseniz bile kopya anahtar birinciyle (teorik olarak) tamamen aynı olacağı için sorunsuzca yeni kopyalar üretebilecektiniz.

Bu noktada kameralara dönersek analog kameralar ürettikleri görüntüyü elektrik sinyalleri olarak, sayısal kameralar ise sayılara dönüştürerek kaydederler. Görüntüyü sayılara dönüştürerek kaydetmenin pek çok yararı vardır. Görüntü kalitesi daha iyidir ama daha önemlisi kasetteki görüntüyü bir bilgisayara aktarabilir, hiç kayıpsız kopyalar yapabilirsiniz.

Dijital her zaman, her şart altında daha iyidir” gibi bir sonuca varılmasını istemem. Zaten bu doğru da değil. Ama meseleyi biraz basitleştirirsek “aynı özelliklere sahip dijital ve analog video kameralardan dijital olan daha iyidir” gibi bir genelleme yapabiliriz. Zaten bugün artık dijital olmayan bir kamera bulmanız neredeyse olanaksız. Satılan bütün modeller dijital.

Artık dijital kamera ne demektir biliyoruz ama yine de netleşmeyen bir sürü şey var. Bir sürü kamera modeli duyuyoruz. Bunlar ne anlama geliyor?

Kamera üreticisi firmalar 90ların ortasında bir araya gelip yeni bir sayısal video standartı üzerinde anlaştılar. Buna da kısaca DV (Digital Video) dediler. Buradaki amaç şuydu: Her birimiz yine kendi markalarımızla kamera üretelim ama bu kameraların kaydettikleri veri aynı olsun, kameralar bilgisayarlara kolay bağlansın, uyumsuzluk sorunları aşılsın. Böylece ortaya “DV Codec” çıktı. “Compressor – decompressor” kelimelerinin kısaltılmışı olan “codec” terimi DV kameraların kalbindeki programcığı tanımlıyor.

Görüntüleri sayısallaştırmak çok kolay bir iş değil. Eğer kaliteyi düşürmeden sayısallaştırmaya kalkarsanız çok fazla veriyle boğuşmak zorunda kalıyorsunuz. Bu yüzden sıkıştırma teknikleri geliştirilmiş. Basitçe ifade edersek görüntüyü bir miktar ‘bozarak’ kaydedersiniz. Örneğin bu ‘bozma oranı’ Video CD’de çok yüksekken DVD’de daha düşüktür. Bu yüzden de DVD’de seyrettiğiniz film VCD’dekinden çok daha iyi görünür.

İşte bu ‘bozma işlemi’nin yapılmasında kullanılan matematiksel yöntemlere genel olarak “codec” adı veriliyor. Bütün DV kameralar sonuç olarak “DV Codec” denilen bir formülü kullanıyorlar. Örnek olarak Digital 8, Mini DV, DVCAM, DVC Pro… bütün bu modeller aslında aynı veriyi kaydediyorlar. Sadece bu işi yapmak için farklı kayıt sistemleri kullanıyorlar.

Bütün bu kameraların üzerinde ürettiğimiz verileri aktarmamızı sağlayan bir de kapı var. Mucidi Apple’ ın bu kapıya verdiği isim “Firewire”, Sony ise “I-Link” diyor. Resmi adı ise “IEEE 1394”.

Bu kapı sayesinde çekeceğiniz görüntüleri bilgisayarınıza aktarıp, düzenleyip, kurgulayıp, ekleyeceginiz efektlerle birlikte kameraya geri aktarabileceksiniz. İşin güzel tarafı, bu işlemler sırasında hiç bir görüntü kaybı yaşamayacaksınız. Ne yazık ki karşınızda ufak bir engel var. Avrupa Birliği kurallarına göre “firewire” iki taraflı çalışırsa (yani hem kameradan bilgisayara hem de bilgisayardan kameraya aktarmaya izin verirse) kameranın fiyatının üzerine ek bir vergi biniyor. Bu verginin nedeni yasalara göre böyle bir kameranın sadece kamera olarak değil aynı zamanda bir video kaset kaydedicisi (VTR) olarak görülmesi.

Bunu aşmak isteyen üreticiler (ne yazık ki) Avrupa’ ya giden kameraları “DV In” özelliğine, yani bilgisayardan kameraya aktarım yapmaya, kapatıyorlar. Sadece bazı üst modellerde bu özelliği açık tutuyorlar ki onların da fiyatları zaten pahalı. Neyse ki Internet’ te bu kameraların bazılarının “DV In” seçeneğini açık hale getiren küçük aletler satılıyor. Yasalara aykırı olduğu için burada yer veremeyeceğiz. Bu konuyu biraz araştırmanız gerekecek. Ayrıca bazı kameralarda “Analog In” seçeneği de var. Bu da şu anlama geliyor: Analog bir aleti (örneğin VHS) kameranıza bağlayıp “firewire” kapısından sayısallaştırılmış VHS görüntüleri elde edebilirsiniz. Yani kamera aynı zamanda bir analog-dijital çevirici görevi yapar.

Bugün (2009) artık kayıt için kaset kullanan kameralar neredeyse yok oldu diyebiliriz. Bunların yerini sabit disklere, yeniden yazılabilir DVD’lere veya hafıza kartlarına kayıt yapan modeller aldı. Sabit disk değiştirilmesi zor olduğu ve çok güvenli olmadığı için pek önerilecek bir kayıt ortamı değil. CF (Compact Flash) veya SD kartlara veya P2 gibi kartlara kayıt yapan kameraları tercih etmekte yarar var. Böylece kameranın üzerindeki sabit diskin kapasitesiyle sınırlı kalmaz ve ihtiyaç oldukça yeni hafıza kartları edinebilirsiniz. Tabi sonuçta yaptığınız çekimleri başka bir yerde saklamanız gerekecek. Bu durumda da yine sabit disklere yönelmek en mantıklısı. Yani yine başladığımız yere dönüyoruz! Aslında kaset çok kötü bir kayıt ortamı olmasına rağmen sabit diske göre bazı avantajları da yok değildi.

Tabi codec ler de çok değişti ve gelişti. DV artık epey eski ve ölmek üzere olan bir codec. Hatta onun devamı sayılabilecek HDV (High DV) bile eskidi. Bugünün en popüler codecleri AVCHD, Mpeg2 türevleri ve H264 olarak karşımıza çıkıyor. Ne yazık ki bu codec ler hala DV codec kadar uyumlu değiller ve kurgu yazılımlarında bir takım sorunlar yaratabiliyorlar.

Bir de yeni gelişen HD (High Definition) konusu var. Eski kameralar SD (Stadart Definition) olarak kayıt yaparlardı yani yaklaşık olarak 720*576 noktacıktan oluşan görüntüler üretirlerdi. HD kameralar ise 1280*720 ve 1920*1080 gibi değişik çözünürlüklerde çalışabiliyorlar. Her ne kadar bu HD görüntüleri seyredebilmek için aynı özelliklerde monitörlere ve TV’lere ihtiyaç olsa da bugün (2009) artık HD olmayan bir kamera almak pek akıl karı değil.

Küçük format kameraların en zayıf yönü ne yazık ki mercekleri. Canon’un meşhur XL serisi dışında hiç birinin merceği değişmiyor. Zaten Canon’un mercekleri de o kadar pahalı ki pratikte o da değişmiyor diyebiliriz. Ucuz olması açısından bir çok üretici düşük kalite mercekleri tercih ediyor. Daha da kötüsü son kullanıcıyı etkilemek için “tele” yani uzağı yakınlaştırma özelliği artırılırken, asıl önemli olan “geniş açı” göz ardı ediliyor. Bu durumu düzeltmek için bir “geniş açı çeviricisi”ne ihtiyacınız olacak. Merceğin önüne takılan bu parça görüş açısını yüzde 40’a kadar genişletebiliyor.

Buraya kadar yazdıklarımı özetlemem gerekirse: Kısa filminizi çekeceğiniz kamera üç çipli (3CCD), netlik (focus), pozlama (exposure), beyaz ayarı (white balance) gibi özelliklerin sizin kontrolünüzde (manual) olduğu, sayısal (digital) bir kamera olmalı. Marka seçimi ise apayrı bir konu. Internet’ te bu konuda çok fazla tartışma var. Herkes kendi kamerasının en iyisi olduğunu iddia ediyor. Gerçekte aralarındaki fark gözle ayırt edilemeyecek kadar az. Bu yüzden yukarıdaki özelliklere sahipse bulabildiğiniz herhangi bir markayı kullanmanızı öneririm. Zaten filmi çekmeden önce kamerayla deneme çekimleri yapmanız şart. Hem kameraya iyice hakim olmalısınız (çünkü kameraların menülerinde bu yazının sınırlarını aşan bir çok önemli özellik gizli) hem de filminizin görüntüsü konusunda denemeler yapmalısınız.


Son olarak şunu unutmamak gerek: Dünyanın en iyi kamerasına bile sahip olsanız iyi film çekeceğiniz kesin değil. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin kendi kendine müthiş filmler çeken bir kamera yapamayacak. Bu yüzden yukarıdaki gibi bir kameraya ulaşamıyorsanız çok da dert etmeyin. Thomas Vinterberg’ i hatırlayın.
.

Leslie Nielsen: 1926 - 2010

http://ia.media-imdb.com/images/M/MV5BMTI3MTE1NjM4N15BMl5BanBnXkFtZTYwNzI3MTI0._V1._SY140_.jpg

Leslie Nielsen, the serious young actor who enjoyed far greater fame in a second career as a bumbling, older, comic actor in hits such as Airplane! and the Naked Gun series, has died from complications from pneumonia brought on while battling a staph infection. He was 84.

Nielsen was born on February 11, 1926 in Regina in the Saskatchewan province of Canada. He was the son of a Canadian Mounted policeman and went on to serve in the Royal Canadian Air Force before becoming a radio announcer and DJ. A scholarship to New York’s Neighborhood Playhouse allowed him to study acting with Sanford Meisner and dance with Martha Graham. Bit parts on stage and TV led to leading roles.

His height and his good looks made him a natural to play the stalwart hero, which he did in films like the sci-fi classic Forbidden Planet. He then spent two decades in various TV roles, often guest spots, with the odd turn in movies where the role required a serious and commanding presence, as he did as the captain of the doomed ship in The Poseidon Adventure.

He was doing guest stints on television’s "The Love Boat" and "Fantasy Island" when David and Jerry Zucker and Jim Abrahams came to call. They wanted Nielsen to play the solemn character he’d perfected over the years in their upcoming spoof Airplane! as Dr. Rumack, the practical physician aboard a troubled flight. Nielsen was relieved to be offered something where he wasn't playing the grandfather and the role forever changed his career and the public’s perception of him. Nielsen deadpanned some of the best lines in the movie: “Surely you can’t be serious.” “I am serious. And don’t call me Shirley.” and “The life of everyone on board depends upon just one thing: finding someone back there who can not only fly this plane, but who didn't have fish for dinner. “ (That dialogue was taken directly from Zero Hour!, the serious flight disaster film upon which Airplane! was based.)

Though Airplane was the surprise hit of that summer Nielsen headed back to TV, to star as Lt. Frank Drebin in the short-lived Zucker/Abraham’s comedy, “Police Squad.” The show failed but it inspired the creative team behind it to make a big screen version with The Naked Gun: From the Files of Police Squad! The success of that film in 1988 led to two sequels with Nielsen headlining and the reliable George Kennedy and still comely Priscilla Presley supporting. The series also gave O.J. Simpson another few years of time in front of the movie camera. Several poorer cousins, such as Dracula: Dead and Loving It, Mr. Magoo, Spy Hard and Wrongfully Accused, followed and tainted the goodwill Nielsen had accumulated and the diminishing box office confirmed it. He continued to make cameo appearances in films, almost all spoofs, up until his death.

Nielsen had been ill for over a week, getting treatment for a staph infection in a hospital in Fort Lauderdale when he contracted the pneumonia. His nephew, Doug Nielsen, confirmed the rumors of his uncle’s death by a call-in to a Manitoba radio station, CJOB on Sunday stating that “today at 5:30, with his friends and his wife, Barbaree, by his side, he just fell asleep and passed away.”

Nielsen is survived by Barbaree Nielsen, his fourth wife, and his two daughters, Thea and Maura, whom the actor had with his second wife, Sandy Ullmann.

New Short Film on the way...

http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs1124.snc4/148675_143915718994398_143915622327741_247498_7821141_n.jpg
Bahadır Karasu will enter the new year with his new short film " Alone City". Alone city interpret a story about a boy who feel so alone himself and trying to solve his current sadly situation by his memories. He knows that his soul is not happy.

‎"Humans absolutely feel
the loneniless, but no matter how they stand against it, their soul are not
happy because of that. Have you ever been in Alone City ? Some's has
been there one time, Somes move in there, Somes give a struggle to
come back."

The cast and crew of the film has just determined and shootings will be started in one week. The presumed ending time of shooting is last week of february. Bahadır Karasu predicted that the whole film will be finished in the endings of spring.

The website of the film ;
http://alonecity.weebly.com



http://www.emindogu.com.tr/wp-content/uploads/2009/12/Jimmy-Wales.jpg


I got a lot of funny looks ten years ago when I started talking to people about Wikipedia.

Let’s just say some people were skeptical of the notion that volunteers from all across the world could come together to create a remarkable pool of human knowledge – all for the simple purpose of sharing.

No ads. No agenda. No strings attached.

A decade after its founding, nearly 400 million people use Wikipedia and its sister sites every month - almost a third of the Internet-connected world.

It is the 5th most popular website in the world - but Wikipedia isn’t anything like a commercial website. It is a community creation, written by volunteers making one entry at a time. You are part of our community. And I’m writing today to ask you to protect and sustain Wikipedia.

Together, we can keep it free of charge and free of advertising. We can keep it open – you can use the information in Wikipedia any way you want. We can keep it growing – spreading knowledge everywhere, and inviting participation from everyone.

Each year at this time, we reach out to ask you and others all across the Wikimedia community to help sustain our joint enterprise with a modest donation of $20, $35, $50 or more.

If you value Wikipedia as a source of information – and a source of inspiration – I hope you’ll choose to act right now.

All the best,

Jimmy Wales

Founder, Wikipedia

P.S. Wikipedia is about the power of people like us to do extraordinary things. People like us write Wikipedia, one word at a time. People like us fund it, one donation at a time. It's proof of our collective potential to change the world.
http://www.emindogu.com.tr/wp-content/uploads/2009/12/Jimmy-Wales.jpg

10 yıl önce insanlara Vikipedi'yi anlatmaya başladığımda alaycı bakışlarla karşılaştım.

Bazı iş çevreleri, kayda değer bir bilgi havuzu yaratma ve paylaşma amacıyla tüm dünyadan gönüllülerin bir araya gelmesi fikrine karşı kuşkucu yaklaştılar.

Reklamsız. Kârsız. Özel bir amaç olmaksızın.

Kuruluşundan 10 yıl sonra, 380 milyondan fazla insan (dünyada internet erişime sahip nüfusun neredeyse üçte biri) Vikipedi'yi her ay kullanıyor.

Vikipedi dünyanın en popüler 5'inci internet sitesi. Milyon dolarlık yatırımlarla kurulmuş diğer dördü ise, sürekli pazarlama faaliyetleriyle ve geniş kurumsal personel kadrolarıyla yönetilmekte.

Fakat Vikipedi ticari bir internet sitesinden çok farklı. Bu farklılığın nedeni ise; Vikipedi'nin gönüllü bir topluluğun tek tek katkılarıyla oluşturulması. Siz de bu topluluğun bir parçasısınız ve ben bugün sizden Vikipedi'yi korumanızı ve devam ettirmenizi rica ediyorum.

Birlikte Vikipedi'nin ücretsiz ve reklamsız kalmasını sağlayabiliriz. Onu açık tutabiliriz – Vikipedi'deki bilgiyi istediğiniz biçimde kullanabilirsiniz. Onun gelişmeye devam etmesini sağlayabiliriz – bilgiyi her yere yayarak ve herkesi katkıda bulunmaya çağırarak.

Her yıl bu zamanda, size ve Wikimedia topluluğundaki herkese ulaşarak ortak girişimimizin devamını 20, 35, 50 dolar veya daha fazlası gibi bağışlarla desteklemenizi rica ediyoruz.

Eğer siz de Vikipedi'yi bir bilgi ve ilham kaynağı olarak görüyorsanız, eminim ki şu anda harekete geçeceksiniz.

En iyi dileklerimle,

Jimmy Wales

Kurucu, Vikipedi

Not: Vikipedi, bizim gibi insanların olağanüstü şeyler yapabilme gücünü gösteriyor. Onu bizim gibi insanlar kelime kelime yazıyor. Onu bizim gibi insanlar damla damla bağışlarıyla finanse ediyor. O, dünyayı değiştirmeye yönelik ortak potansiyelimizin bir kanıtı.

Holywood değil Türk yapımı aksiyon.

http://www.blogcu.in/wp-content/uploads/2010/11/newyorkta-bes-minare.jpg

Mahsun Kırmızıgül , son filmi New York ' ta Beş Minare ile aksiyonu bol bir filme imza attı . İzleyenlerin ' Hollywood ayarında bir film olmuş ' yorumları yaptığı filmin sadece aksiyon sahneleri için bir buçuk milyon dolar harcanırken çoğunluğu Amerikan sinemasından tedarik edilen teknik ekip ve dublörler , Manhattan sokaklarında bir ay boyunca araba uçurup silahlı çatışmaya girdi . YUSUF Patlayan arabalar , çatışma sahne - BÜLBÜL leri ve Manhattan üzerinde uçan helikopterler . . . Beyaz Melek ' le sinemaya ilk adımı atan , ardından çektiği ' Güııeşi Gördüm ' ile dikkatleri üzerine çeken Mahsun Kırmızıgül , geçtiğimiz hafta gösterime giren New York ' ta Beş Minare ile bir kez daha herkesi şaşırtmayı başardı . İlk üç günde 800 bin kişi tarafından izlenen film , sinema dünyasından geçer not alırken , aksiyon sahneleri için ' Hollyvvood ayannda olmuş ' yorumlan yapıldı . New York ' ta Beş Minare konusu , senaryosu ve oyunculuğuyla gündemden düşmezken , herkes tarafından beğenilen aksiyon sahneleri , ' güzel olmuş ' tan öteye medyada yeteri kadar yer almadı . Filmin aksiyon sahnelerinin nasıl çekildi , kaç para harcandı ve ne tür zorluklarla karşılaşıldı ? ABD ' de film çekmek kolay mı ? Bu sorulann cevabını ararken bize en büyük yardım yapımcı Murat Tokat ' tan geldi . Yapımcı sürpriz yaşayıp yaşamadıklanyla ilgili merakımızı da bir cümlede açıkladı : " Mahsun Kırmızıgül ' ün sisteminde sürprizlere yer yok . Yönetmen , hazırlık döneminde her planın dekupajını yapar , hangi sahnede teknik olarak ne kullanacağını çekimler başlamadan önce planlar ve herkese haber verir . " Filmin çekimleri için 1 yıllık hazırlık süreci yaşandı . Daha filmin başında gazetecinin arabasına biner binmez patlayan bombayla başlıyor aksiyon . Ve dozu giderek artıyor . 3 gün boyunca helikoptere bağlı olan ' Gyro ' kamera sistemini de ilk kez bu filmde duymuş oluyoruz . Özellikle Manhattan ' da 54 katlı binanın çatısında yapılan çekimin zorluğunu anlatıyor Tokat . Zira Manhattan ' da bulunan binalara helikopterle 500 fitten daha fazla yaklaşmak yasakmış . Unutmadan , aksiyon sahnelerinde gördüğünüz insanların hepsi Amerikan sinemasından emekçiler . 10 kişilik bir ekiple çekilen sahnelerde ABD ' li dublörler görev alıyor . Bu ekibin Hollyvvood ' un ' en iyileri ' olduğu söyleniyor . Türkiye ' deki gibi başıbozukluk yok sahnelerde . Bir de filmde görev alan herkesin sendikalı olması şarta baglanıyormuş . Ne diyelim darısı bizimkilerin basma ! Emniyet tedbirlerinin en iyi şekilde alındığı ve sinemanın teknik imkânlarının sonuna kadar kullanıldığı filmde , baskın sahneleri için oyuncular üç gün boyunca eğitimden geçirilmiş . Bu sahneler için özel mekânlar inşa edilirken iç mekânlarda geçen bölümlerin çoğu stüdyolarda çekilmiş . 70 ' e yakın silahın kullanıldığı filmde 50 ' ye yakın aracı film boyunca izlemek mümkün . . . Bunlar kimi polis arabası , kimi cezaevi , kimi de makam arabası olarak çıkıyor karşınıza . . . Toplamda 2 bin 500 ' e yakın insanın görev aldığı filmin , sadece Ncw York ' taki aksiyon sahnelerinde yaklaşık bir buçuk milyon dolar harcanmış . Yüzde 50 ' si AmerikaNew York ' ta , diğer yansı İstanbul ve Bitlis ' te çekilen filmin en önemli özelliklerinden biri de ilk kez bir yerli filmde Almanya , Los Angeles ve New York ' tan temin edilen " Anamorpfic Lensler . . . " kullanılması . Ayrıca filmin tüm ses , foly , final mix işlemlerinin Londra ' da yapıldığını öğreniyoruz . Bütün bunları dikkate aldığınızda filmin hazırlık aşamasının bu denli uzaması ve Mahsun Kırmızıgül ' ün diğer iki filminden çok bu filme zaman ayırması boşuna değil elbette . Müzik özlemini film müzikleriyle gidermeye çalışan Mahsun Kırmızıgül , Ncw York ' ta Beş Minare ' de 140 kişilik müzisyenden oluşan " The City Of Prague Film HarmonicPrag Senfoni Orkestrası " ve " Prague Opera Korosu " ile çalıştı . Bu arada filmin müziklerinin yer aldığı albüm 5 Kasım ' da müzikseverlerin beğenisine sunuldu . Filmden Notlar 1Çekimler , 3 haftası ABD olmak üzere bir yıl sürdü . 2Aksiyon sahnelerine 1 , 5 milyon dolar harcandı . 350 araç , 70 silah kullanıldı . 4Aksiyon ve patlamalar için 10 ABD ' li dublör çalıştı . 52 bin 500 figüran görev aldı . 6Müzikleri 140 kişilik orkestra tarafından icra edildi . 7Manhattan ' daki helikopter çekimleri üç gün sürdü . 8Filmin müzikleri albüm oldu . 9İlk kez bir yerli filmde " Anamorpfic Lensler " kullanıldı . 10Baskın sahneleri için özel mekânlar inşa edildi . Oyuncular silah eğitimi aldı .

New York'ta 5 Minare için ilk görüşler





Zaman Gazetesi Ekrem Dumanlı Yazısı ;

http://www.ajanspress.com.tr/Viewer/press/Displayer.aspx?r=1&t=1&i=1&id=14124808&b=201423&s=978

Fatoş Güney (Yılmaz Güney’in eşi) Muhteşem bir film. Türk Sinemasında bir dönemeç. Çok da tartışılacağını düşünüyorum. Ülkesindeki sorunlardan kaygı duyan birisi Mahsun. Bu konuda onu takdir ediyorum ve yolu açık olsun diyorum.

Ters gidebilecek her şey, ters gidecektir.


http://faydali.ucoz.com/_pu/0/s80489559.jpg


MURPHY Kimdir?


1917 doğumlu Edward A. Murphy Jr. ABD Hava Kuvvetlerinde 1949'da roketler üzerine deney yapan mühendislerden biriydi. İnsan üzerine ivmelenmenin etkilerini inceliyordu (USAF proje MX981). Deneylerden biri pilot üzerinde 16 değişik noktaya akselometre takılması gerekiyordu. Sensör bir yapıştırıcı ile ancak iki türlü takılabiliyordu ve birisi 16 sensörün tamamını da yanlış takmayı becerdi. Bunun üzerine Murphy, daha sonra kanun olarak nitelendirilecek ilk söylemlerini bir basın toplantısında açıkladı. Bir kaç ay içinde "Murphy'nin Kanunları" mühendislik sahasında çalışanlar arasında yayıldı ve 1958'de de nihayet Webster'in sözlüğüne girdi.

MURPHY KANUNU:

Murphy kanunları ilk olarak 1949 yılında Captain Ed Murphy tarafından "Anything that can go wrong will go wrong" "yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey, yanlış gider" olarak emrindeki proje yöneticisi George Nichols'un yarattığı bazı durum ve tersliklerden mülhem olarak vazedilmiştir. Zaman içinde pek çok kişi benzer terslikleri Murphy kanunu adı altında listeye eklemiş, kurallar anonim bir hal almıştır.

MURPHY KANUNLARI

· Tabiat ana daima hatanın yanındadır.

· Çözülen her problem yeni problemler yaratır.

· Aptalların dahi yapamayacağı şey yoktur, çünkü onlar da kendi çapında birer dahidir.

· Smith-Wesson kare as'tan daima iyidir.

· Tek boynuzlu gergedanla birde bir oynanmaz.

· Düşürdüğün ekmeğin yağlı yüzünün halıya gelme olasılığı, halının yeniliğiyle doğru orantılıdır.

· Asla Mrs. Murphy ile ilişki kurma.

· Tünelin ucunda görülen ışık üzerinize gelen trenin farı olabilir.

· Otomobil tamir ederken düşürdüğünüz alet, daima aracın en ulaşılmaz yerine kaçar.

· Bozuk bir alet tamire geldiğinde çalışır.

· Kendinden daha çılgın biri ile asla yatma.

· Emin değilsen mırıldan, başın dertte ise birine yık.

· Kendinden emin olmadığın zaman ikna edici konuş.

· Endişelenme, kısırlık kalıtımsal değildir, çocuğuna geçmez.

· Bir şeyin yanlış gitme olasılığı varsa, yanlış gider.

· 1500 liralık ampul daha önce patlayarak 10 liralık sigortayı kurtarır.

· Kestirme, iki nokta arasındaki en uzun yoldur.

· Her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa, senin dünyadan haberin yok.

· Dostlar gelip gider, düşmanlar birikir.

· Murphy'nin altın kaidesi : Altını olan kuralı belirler.

· Hayattaki en güzel şeyler : Ya kanun dışı, ya ahlak dışı ya da şişmanlatıcıdır.

· Kaz ise kazıkla.

· Enayilerin parasını yanına bırakmak ahlaka aykırıdır.

· Elindeki kuşa, başının üzerindekinden daha çok güven.

· Güzellik derinin altına kadar işler, çirkinlik ise kemiğe dayanır.

· Hiyerarşide kişiler yeteneksizlikleri ölçüsünde yükselir ve orada kalırlar.

· Daima yarışta hızlı ve savaşta kuvvetli olan kazanmaz, ama sen yine onların tarafını tut.

· Bir işi tam yapmak için vakit bulunmaz, ama düzeltmek için daima zaman bırakırlar.

· Çok üstüne düşme, bozarsın.

· Pipo akıllıya düşünme şansı verir, aptala eğlencelik olur.

· Öyle bir sistem getir ki, bir budala bile kullansın. O zaman da onu sadece bir budala kullanır.

· Herkesin zengin olmak için yürümeyen bir planı vardır.

· Hiçbir iyilik cezasız kalmaz.

· Borç alabilmek için önce ona ihtiyacının olmadığını kanıtlaman gerekir.

· Tamire kalktın mı bil ki, daha çok zaman ve daha pahalıya çıkar.

· Her şeyin %90'ı posadır.

· Üniversite hocaları başkalarının sorunlarına en liberal, üniversitenin sorunlarına ise en muhazafakar çözümleri getiren kişilerdir.

· Yasama organı çalışma halindeyken, insanların hayatı gibi, mülkiyet hakkı ve özgürlükler de tehlike altındadır.

· İnsanlar gerçekleri arar, fakat hep kendi görüşleri doğrultusunda ilerler.

· Atı suya götürmek iş değildir. Marifet atı suda sırtüstü yüzmeye razı etmektir.

· Aynı taksiyi birden fazla gazete muhabiri paylaştığı zaman, taksi ücretini önde oturan öder.

· Aynı taksiyi kaç muhabir paylaşırsa paylaşsın ve taksi ücretini kim öderse ödesin, bütün muhabirler taksi ücretini masraf listelerine yazarlar.

· Bir siyasi partinin kuruluşu, bir siyasi hareketin sona ermesi demektir.

· Yeni kanunlar, yeni kanun boşlukları doğurur.

· İnsanlar diledikleri gibi davranabilecekleri özgür bir ortama kavuşunca, birbirlerini taklit ederler.

· Popüler olan kişi, sevilmemeye mahkumdur.

· Çok denenmiş yollar, hiçbir yere çıkmaz.

· Direnen, yücelir.

· Aşırılar buluşur.

· Yeni kravat, çorba çeker.

· Dükkanda ayağa uyan ayakkabı, en çirkin olan ayakkabıdır.

· Vitrinde gördüğün hiçbir mal, sizin alabileceğiniz kadar ucuz değildir.

· Seyahate çıkarken, ihtiyacınız olan elbiselerin yarısını ve ihtiyacınız olan paranın iki mislini yanınıza alınız.

· Radyoyu ne zaman açarsanız açın, en sevdiğiniz şarkının son melodilerini duyarsınız.

· Tereyağının sertliği ile üzerine sürülecek ekmeğin yumuşaklığı doğru orantılıdır.

· Vücut banyoya girmeden, telefon çalmaz.

· Yanlış numara hiç meşgul çalmaz.

· Yeni alet almadan, kaybettiğiniz eski aleti bulmanız mümkün değildir.

· Dakikanın uzunluğu, umumi hela kapısının hangi tarafında olduğunuza bağlıdır.

MURPHY İYİMSER BİR İNSANDI.....!

· Eğer bilgisayarınızda bitirilmesi ölüm kalım meselesi olan bir iş varsa yemeğe çıkmanın tam vaktidir, çünkü elektrik kesilecektir.

· İşler yolunda gitmediği zaman gülümseyen bir kullanıcı, üzerine suç atacağı bir programcı olduğunu biliyordur.

· Kendinizi iyi hissediyorsanız kaygılanmayın, geçer.

· Birine bir iyilik yaparsanız, o iyilik göreviniz haline gelir.

· Konuşmanızda bir yanlış yapana kadar kimse dinlemiyordur.

· Birine bir makinenin çalışmadığını kanıtlamaya kalkarsanız, makine çalışır.

· İki monolog bir diyalog oluşturmaz.

· Başarı daima yalnızken, başarısızlık ise herkesin içinde vuku bulur.

· Ne hakkında konuştuğunuzu bilmiyorsanız, her şey mümkündür.

· Olumsuz beklentiler olumsuz sonuçlara götürür. Olumlu beklentiler de olumsuz sonuçlara götürür.

· Uzman, bulunduğunuz yere dışarıdan gelen herhangi bir kişidir.

· Gizli evraklar fotokopi makinasında unutulur.

· Bir berbere asla saç kesimine ihtiyacınız olup olmadığını, bir satıcıya fiyatlarının iyi olup olmadığını sormayın.

· Başa çıkamayacağınız bir hata durumunu asla test etmeyin. Düzeltemeyeceğiniz yanlışı aramayın.

· Bir deney sonuç veriyorsa bir yanlışlık olmuştur.

· Bir proje üzerinde çalışırken işi bittiğine inandığınız bir aleti yerine kaldırırsanız ona derhal ihtiyacınız olacaktır.

· Her yol başarısızlıkla sonuçlandığında talimatları okuyun.

· Araba kullanmayı öğrenene kadar gerçekten küfretmeyi öğrenemezsiniz.

· Beklenmedik bir anda ele geçen boş vakit, mutlaka boşa harcanır.

MURPHY'NİN İŞ KANUNLARI

· Ne anlama geldiği belli olmayan her şeyi 'miscellaneous' klasörü altında toplayın.

· Bir toplantının bitiş saatini ve bir kokteylin başlama saatini ASLA GEÇİKTİRMEYİN.

· Hata yapmak kula mahsustur, bağışlamak Allah'a mahsustur yönetim kuruluna değil.

· Bir şeyi ilk seferde doğru yapmaya asla zaman yetmez. Ama baştan yapmak için hep yeterince zaman vardır.

· İşinizde iyiyseniz bütün işler başınıza kalır. İşinizde çok iyiyseniz nasılsa altından kalkarsınız.

· İşyerinde bir insanın otoritesi, gömlek cebinde taşıdığı kalem sayısıyla ters orantılıdır.

· İşi nasıl halledeceğinizi bilemiyorsanız, hızlı hızlı yürüyün ve endişeli görünün.

· Cuma günleri bir şirkette hasta adam bulamazsınız.

· Şirkette birinin ünvanı ne kadar uzunsa yaptığı iş o kadar önemsizdir.

· Şirkette bozulan bir makine, tamirci kapıdan içeri girdiği sırada aniden çalışıverir.

· İş bir kere çorba olmuşsa, düzeltmek için yapacağınız her şey durumu daha da berbat eder.

· Başarı sadece şans meselesidir. İnanmazsanız çuvallamış birilerine sorun.

MURPHY'NİN SAVAŞ YASALARI

"Ters gidebilecek bir şey mutlaka ters gidecektir. Hatta bu tersliğin en az mümkün göründüğü anda bile". Mühendisler bu sözü çok severler ve Murphy yasası olarak isimlendirirler. Oysa askerlerin "Murphy bir iyimserdir" diyen O'neil yasasını benimsemek için geçerli sebepleri vardır. Savaşma, doğası gereği karmaşık ve sonu belirsiz bir görevdir. Savaş ve bitip tükenmeyen savaş öncesi hazırlıklar önceden kestirilemeyen bir çok sorunla doludur. Bu sorunlar, mücadelenin başlangıç safhasında, yani kullanılan silahlar, taktikler, doktrinler ve orduların kalitesi arasındaki farklar ortaya çıktığında daha belirgin hale gelirler. Savaş her iki taraftan da insan öğütmeye başlayınca herşey daha iyi anlaşılır. Artık daha hassas planlar yapılabilir. Bütün bunlar olup bitmeden önce, önemli faktörler bir türlü doğru olarak tespit edilemez.

Murphy yasasının en çok kurbanı olan piyadeler, ortak gözlemlerini "Murphy savaş yasaları" olarak bir liste haline getirmişlerdir. Farklı piyade birliklerinde, ayrıca yabancı birkaç orduda da bu listeyi değişik şekillerde gördüm. Kötü haber tez ulaşırmış. Aşağıdaki liste bunların bir derlemesidir. Listedekiler, kara muharebesinin ilginç taraflarını sergilemektedir.

· Siz süpermen değilsiniz.

· Geritepmesiz tüfekler geri teperler.

· Baskı ateşi baskı altına almaz.

· Aptalca görünen bir şey işe yarıyorsa o şey aptalca değildir

· Göze çarpan (belirgin) bir görünümde olma, hasmının ateşine maruz kalırsın.

· Gereksiz yere silahını çekip ateş etme, çevrendekileri sinirlendirirsin.

· Şayet emin değilsen silahını dolu kabul et, muhtemel her hedefi ateş altına al.

· Avcı boy çukurunu asla senden daha cesur biri ile paylaşma

· Asla unutma ki silahın en düşük fiyat veren firma tarafından yapılmıştır.

· Eğer hücumun iyi gidiyorsa, pusuya düşmüşsündür.

· Nereye döşediğini hatırlamıyorsan, mayının seni hedef alıyor demektir.

· Bütün beş saniyelik el bombası fünyeleri üç saniyeliktir.

· Önemsiz görünmeye çalış. Düşmanın cephanesi azalmış olabilir. (hedef olarak seni seçmesin)

· Mevziden daha ileride isen, dost topçunun daha yakına ateş edeceğini unutma.

· Önemsemediğin düşman şaşırtma harekatı esas taarruzdur.

· Kolay yol her zaman mayınlanmıştır.

· Önemli olan şeyler daima basittir.

· Basit olan şeyler her zaman zordur.

· Bir bölgeyi güvenlik altına aldıysan, bunu düşmana söylemeyi unutma.

· Üstüne gelen ateşin geçiş önceliği vardır.

· Muharebeye hazır hiçbir birliğin denetlemeden geçtiği görülmemiştir.

· Denetlemeye hazır hiçbir birliğin muharebeden başarı ile çıktığı görülmemiştir.

· Takım çalışması esastır. Bu, düşmanın üzerine ateş edeceği diğer kimselerin (hedeflerin) varlığını sağlar.

· Eğer düşman menzil içinde ise sende öylesindir.

· Dost ateşi, dostun ateşi değildir. (seni de vurabilir)

· Yapabildiğin her şey vurulmana yol açabilir. Hiçbir şey yapmaman dahil.

· Düşmanın içeriye giremeyeceği kadar mevziini mukavim (güçlü) yaparsan, sende içinden çıkamayabilirsin.

· İzli mermilerin izi iki yönlüdür, senin de yerini belli ederler.

· Üstüne gelen düşman ateşinden daha isabetli olan tek şey, üstüne doğru gelen dost ateşidir.

· Bir şeye aşırı ve çaresiz bir şekilde ihtiyacın olduğu anda, telsizler çalışmayacaktır.

· İki taraf da kaybetmeye başladığına inandığı anda, ikisi de haklıdır.

· Profesyonellerin ne yapacağını kestirebilirsiniz, ama dünya amatörlerle doludur.

· Her hava koşulunun yakın desteği kötü havada işlemez.

· Bir elbombasının tesirli yarıçapı, her zaman senin sıçrayabileceğin mesafeden bir ayak boyu daha fazladır.

· Gerçekten kontrol altında tutulan tek arazi, üzerinde ayakta durduğun toprak parçasıdır.

· Süngü kanunu der ki, mermisi olan kazanır.

· Arka kademedekiler yani muharip olmayan birlikler her yerdedirler.

· En yeni tank tahrip silahı bir diğer tanktır. Bu nedenle tanklar hep birbirleri ile savaşır ve piyadeye yardım edecek vakit bulamazlar. Asıl amaçları bu olduğu halde.

· Hassas bombardıman normalde artı/eksi bir mil içinde isabetli olur.

· B52 ve C130 uçakları ile yapılan misket bombardımanı çok isabetlidir. Bombalar her zaman yeri bulur.

· Murphy bir 11b idi. (11b Amerikan Kara Kuvvetleri'nde piyade avcı eri için kullanılan kod no'sudur.)

· Kusursuz planlar kusursuz değildir.

· Kolay yol genellikle ölümünüze yol açar.

· Üniforması daha gösterişli olan taraf kaybeder.

· Zırhlı araçlar mermileri üzerine toplayan mıknatıslar ve dikkat çeken hareket halindeki avcı boy çukurlarıdır.

· Eğer düşman dışında her şey azalıyorsa, savaştasınız demektir.

· Muharebenin ilk bir kaç saniyesi içinde hiç bir planın geçerliliği kalmaz.

· Cephane pahalı, hayatınsa ucuzdur.

· Muharebede malzeme harcamak mezar kayıt formu doldurmaktan daha kolaydır.

· Eğer düşmanı göremiyorsan, o seni hala görüyor olabilir.

· Son koruma ateşi, koruma sağlamaz.

· Savaşmadan kazanabilirsin, fakat bu çok daha zor olur. Üstelik düşman işbirliği yapmayabilir.

MURPHY' NİN EVLİLİK YASALARI

· Evliliğe başlamak, bitirmekten daha kolaydır. Ve suçlu daima eşinizdir.

· Eğer size evlilikten söz eden yalnızca anne ve babanızsa durum sizin için son derece mutsuzdur.

· Sakın para için evlenmeyin. Çok daha uygun koşullarda borç bulabilirsiniz.

· Eğer evlilik eğlenceli bir şey olsaydı, nikahı belediye memuru kıymazdı.

· Evli bir çiftin aynı konuda "evet" dediği son yer nikah masasıdır.

· Evlilik güzel bir ilişkiyi bitirmenin en kısa yoludur.

· "Aşk ve Evlilik, tıpkı at ve araba gibi birlikte yürür." En son ne zaman at arabası gördünüz?

· Aşkın gözü kör olabilir ama evlilik insanın gözünü açıverir.

· Eşlerden ilk uyuyan her zaman en yüksek sesle horlayandır. Suçlu her zaman eşinizdir.

· Eğer erkekler kur yaptıkları dönemdeki davranışlarını evlilikte de sürdürürlerse boşanmalar azalır, iflaslar artar.

· Ne zaman ve nerede evlendiğinizi anımsarsınız ama niçin evlendiğinizi anımsayamazsınız.

· Erkek, eğer karısında artık bir hata bulmuyorsa, boşanmış demektir.

· Her başarılı erkeğin arkasında edepsiz bir kaynana vardır. Her başarılı kadının arkasında aşağılık kompleksiyle kıvranan bir erkek vardır.

· Televizyonda 27863 bölümlük Brezilya dizilerini izledikçe "evliliğinizin iyi gittiği" inancınız artar.

· İyi bir kavga en başarılı doğum kontrol yöntemidir. Anlık barışlarda bunun tersi olur.

· Eğer birisi eşinizi elinizden alırsa, ona yapacağınız en büyük kötülük, birlikte yaşamalarına izin vermenizdir.

· Masallarda çiftler aşık olurlar, evlenirler ve yaşamlarının sonuna kadar mutlu yaşarlar. Bunlara masal denmesinin nedeni de budur zaten

top