Recep İvedik 2 ...... Eleştirisel yaklaşım

Resim

Evet filmi sırf eleştirmek için dün izledim zorla gülmeye çalıştım ki adamın hayvanlığına gülmemek elde değil Recep İvedik günümüz sinema sanatında kültür ve medeniyet sınırılarını aşmış bir yapıt.

3.sünün olacağıda kesin o yüzden bu gişe rekorları kırıp aynı zaman en kötü film seçilmesinden dolayı halkımızın sinema sanatının bakışında derin bir zıtlık olduğunu düşünüyorum. Çok kötü bir film ama herkes izliyor, ondan daha çok çaba harcanan filmler arka planda bile kalıyor bunun yanında eleştirmenler ve halk tarafından kötü film seçiliyor.

Yahu bal gibi biliyoruz türk sinemasının kan kaybettiği şu dönemde şaşalı filmlere ihtiyacımız var halkımız iyi ve kötü filmi seçmesin iyi biliyor ama nasıl oluyorda recep ivedik rekorlar kırıyor.

Çünkü bence halk gözünden baktığımızda Türkiyenin şartlarıda göz önüne alınınca halkımızın gülmeye ihtiyacı var ne olursa olsun. Ekonomik kriz , işşizlik o dert bu dert derken insanoğlu yaşam şartları altında yaşamayı unutuyor. Aslında Recep İvedik tipik bir Türk Krosunu canlandırdığı için bir çok kişi recep ivedikde kendini buluyor ( isterseniz hakaret olarak algılayın :roll: )

ResimResim
ResimResim
ResimResim
ResimResim
Resim

Recep İvedik le çok şey yazmaya devam edeceğim…


1 by you.

İngiliz ordusunun ölüm makinaları arasında görünmeyen robotlar, kamuflaşlı tanklar olacak. İngiliz Savunma Bakanlığının tanıttığı silahları gelecekte sadece çok deneyimli profesyonel askerler kullanacak. Bildiğimiz anlamda bir orduya da belki gerek kalmayacak. İnsansız uçaklar bir komutla havalanacak ve yeryüzündeki hedefini bombalayıp geri dönecek. Şehirleri robot askerler işgal edecek ve güvenliği onlar sağlayacak. Robotlar ayrıca lojistik destek sağlayacak, yaralıların hastanelere taşınmasına yardımcı olacaklar. Her askerin bir tankı olacak ve bu tank içinde güvenli bir şekilde devriye gezecek.

1 by you.
7 by you.
4 by you.3 by you.5 by you.

the reader

2009 Akademi Ödülleri’nde 5 adaylığı olan The Reader, bir Stephen Daldry filmidir. Daha önce ilk filmi Billy Elliot ile 2000 yılında, The Hours filmiyle de 2002 yılında aday olan ama Oscar sevincin yaşayamayan İngiliz yönetmen ne yazık ki 2009 Altın Küre ödüllerinden de eli boş döndü. Filmi Bernhard Schlink romanından sinemaya David Hare uyarladı. Hanna Schmitz rolü için seçilen Nichole Kidman, hamileliği nedeniyle filmden ayrılınca Kate Winslet rolü üstlendi ve gerek cüretkar sahnelerde gerekse mahkeme sahnesinde gösterdiği performansla Altın Küre kazandı. Altıncı kez aday olduğu Akademi Ödüllerinin de en güçlü adayı. Filmin erkek oyuncuları genç yetenek David Kross ve yılların oyuncusu Schindler’s List ,The English Patient ,Red Dragon gibi başarılı filmlerden tanıdığımız Ralph Fiennes.

the reader

Kate Winslet’in Oscar’a layik görüldüğü film ve bir cesur sahne daha

Türkiye’de 6 martta vizyona girecek filmin konusu ;
1958 yılı Almanya’sında okul çıkışı eve gitmekte olan 15 yaşındaki Michael Berg hastalanır, evine gitmesi için ona yardım eden 36 yaşındaki kadına karşı minnet duyar ve iyileşince ona teşekkür etmeye gider. Aralarında fiziksel bir ilişki başlar. Kontrolü kadının elinde olan birbirlerini tanımaya anlamaya izin vermeyen, kadının öğretici, genç oğlanın öğrenci olduğu sadece cinsellikten ibaret bir ilişkidir bu. Önce her okul çıkışını sonra yaz mevsiminin gelmesiyle her gününü kadının yanında geçirmeye başlayan genç, kadına tutkuyla bağlanmıştır. Hanna’nın çocuktan kendisine kitap okumasını istemesiyle aralarındaki ilişki yeni bir boyut kazanır. Artık Michael okuyucu, Hanna ise dinleyicidir. Kitap okumak birinci sıraya cinsellik ise ikinci sıraya yerleşmiştir. Sadece adını bildiği, kitaplar okuduğu ve seviştiği kadına aşık olan genç, evin dışında da beraber vakit geçirebilecekleri hafta sonu şehir dışı gezileri bile planlar. Ama bu rüya günler tramvayda kondüktör olarak çalışan Hanna’nın ofise terfi etmesiyle son bulur. Ofiste çalışmak istemeyen Hanna, gence haber bile vermeden ortadan kaybolur.

New York Film Ekolü



1950’lerde Hollywood’a karşı doğan New York Film Ekolü’nün temsilcilerinden olan ünlü yönetmen-yapımcı Fehmi Gerçeker, Brezilya ve Amerika’dan sonra, Türkiye’deki üçüncü atölyesini Çengel Sanat’ta düzenliyor.
New York Film Ekolü Atölyesi’nde bir filmin bütün yapım aşamaları katılımcılar tarafından ortak çalışmayla gerçekleştiriliyor. Tamamen etkileşimli ve paylaşımcı olan atölyede, grup aktif bir şekilde kendi yönünü kendisi belirliyor. “Film yapılarak öğrenilir” yönteminin önemini vurgulayan Fehmi Gerçeker, bu nedenle ilk günden itibaren kamerayı katılımcıların kullanımına sunuyor. Katılımcıların bilgi ve deneyimlerini ortaya koymalarına imkan tanıyan atölye için Gerçeker, “Hata yapmaktan korkmadan, kişinin özverisini ve kendine güvenini ortaya çıkaran bir çalışma ” diyor.
Çengel Sanat, katılımcılara atölye saatleri dışında kaynak araştırma ve film izleme konusunda da yardımcı oluyor. Çalışmaların verimi açısından atölyeye sadece 10 kişi kabul ediliyor. Atölye için kayıtlar 19 Ekim’e kadar devam edecek. Ön kayıt için Çengel Sanat’tan katılımcı formu isteyebilirsiniz.
Atölye Programı:
Hollywood sineması
New York Film Ekolü
Amerikan bağımsız sineması
Film yapım biçimleri
Sinema- insan iletişimi
Senaryo yazımı
Casting / oyuncu seçimi
Mekan seçimi
Çekim
Kamera, ses ve ışık kullanımı
Oyuncu yönetimi
Kurgu teknikleri
Ses ve müzik efektleri
Film gösterimi ve incelemesi
Atölye Tarihi: 25 Ekim - 6 Aralık 2008Her hafta Cumartesi 10:00/ 17:00 arası (7 hafta toplam 50 saat ve üzeri)
Fehmi Gerçeker hakkında detaylı bilgi için: http://www.fehmigerceker.com/
Detaylı Bilgi için: http://www.cengelsanat.com/
Tel: 0216 418 30 31 , info@cengelsanat.com

Babylon A.D









Vatanı Amerika’dan kovulmuş eski bir paralı asker olan Tooroop (Vin Diesel), kanun dışı bir suç örgütünün başı olan Gorsky (Gerard Depardieu) tarafından Aurora (Melanie Thierry) isminde bir kızı ve bakıcısı olan Rahibe Rebeka’yı (Michelle Yeoh) Amerika’ya götürmek zorunda bırakılır. Sırbistan’dan başlayıp Rusya’yı boydan boya geçerek Bering Boğazına ulaşan Tooroop ve kargoları (filmde öyle isimlendirilmiş), sınırı geçerek Kanada üzerinden Amerika’ya ulaşırlar. Görevini tamamladığında Aurora’nın çok kıymetli bir şey taşıdığını öğrenen Tooroop hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyecektir.
Vin Diesel'in Performansını izlemek için bile bu film izlenmeli

Yukarıda konusunu kısaca özetlediğimiz filmin yönetmeni, adını 1995 yapımı Protesto – Nefret (La Haine) isimli filmle duyuran ve daha sonra çektiği Nehirler Kızıl Akacak (Les Riviéres Pourpres) ve Gothika ile de ününü perçinleyen Mathieu Kassovitz. Filmin başrol oyuncusu Vin Diesel. Kendisine Kaplan ve Ejderha (Crouching Tiger, Hidden Dragon) filminin başrol oyuncusu Michelle Yeoh eşlik ediyor. Bir diğer önemli rolü Fransız aktris Mélanie Thierry üstlenmiş. Bir de küçük bir rolde Gerard Depardieu’yu görüyoruz.






Film, tarih olarak 2017 sonrası bir zaman dilimi içerisinde geçiyor. Bu yönüyle bir bilim-kurgu. Sadece tarih sebebiyle değil, 2017’de Avrupa ve Rusya büyük bir yıkım geçirmiş, merkezi idareler iktidarlarını kaybetmiş ve tamamen bir kaos ortamı hüküm sürmektedir. Ama öte yanda Amerika kıtası ise medeni havasından hiçbir şey yitirmemiş ve ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Filmin ilk yarısı boyunca insan hayatının hiçbir değer ifade etmediği, türlü sıkıntıların yaşandığı, yanmış, yıkılmış Asya ve Avrupa’nın içler acısı hali bir yol hikâyesi şeklinde aktarılıyor. Filmin ikinci yarısı ile Amerika’daki düzen, nizam ve intizam senaryo açısından ciddi bir çelişki gibi görünüyor. Filmde biraz Aurora kimliği üzerinden yönetmenliğini Alfonso Cuaron’un yaptığı Son Umut (Children of Men) havası verilmek istenmiş. Kargo teslimatı da akıllara Taşıyıcı (Transporter) isimli filmi getiriyor. İki filmi karıştırın, karakterleri de hem görünümleri hem de davranışları açısından 6. Element (Fifth Element)’den klonlayıp aynı tencereye atın, kısık ateşte 5 dk. pişirin, tuzunu, salçasını ilave edin, böyle bir film ortaya çıksın.
Zaten filmin yönetmeni de, yaptığı işi beğenmemiş olacak ki, yapımcı Fox şirketi ile sorunlarını dile getirip “Film için hiç mutlu değilim. Bir sahne bile isteğime göre çekilmedi. Senaryoya uyan hiçbir sahne yok. Kötü yapımcılar, kötü bir deneyim. Fox pg-13 tarzı bir çocuk filmi yapmak istedi. Onlarla kavgaya hazırım ancak umurlarında değil.” demiş. Filmin Amerikan versiyonu 90 dk., Fransız versiyonu 101 dk. ve Director’s Cut ise 161 dk. Böyle olunca da film de konu olarak neden bir yere varamadığımızı biraz olsun anlıyoruz. 71 dakika kesilmiş filmden :).
Oyunculuk açısından ise, Vin Diesel her zaman bildiğimiz standartlarında bir oyunculuk sergilemiş. Ya da şöyle diyeyim, Riddick’ten iyi değil. Kendisine eşlik eden Michelle Yeoh ise dövüş sahnelerindeki performansı ile durumu biraz olsun kurtarıyor, ama bu senaryo ile ancak bu kadar dedirtiyor. Melanie Thierry ise vasat bir oyunculuk sergiliyor.
Konu sonuca bağlanmadan bir anda bitiverince filmde pek çok şey yerli yerine oturmuyor, havada kalıyor. Sanki bir devam filmi gelecekmiş havası var, ancak ben bunun küçük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. İlk başlangıcıyla izleyiciyi sarıveren, normal düşünce kalıplarının dışına çıkaran (bilim kurgu filmlerini bu yüzden severim), ikinci bölümü ve finaliyle izleyicilerini fazla memnun edemiyor. Böyle olunca da izlesem de olur, izlemesem de tarzında bir film ortaya çıkıyor.
top