Kurumsal sinemaya bir ayaklanış ; Pirana Film

http://profile.ak.fbcdn.net/hprofile-ak-snc4/162038_193120297380108_6561606_n.jpg
Çok yakın zamanda arkadaşım Ekrem Doydu ile oluşturmayı düşündüğüm "Pirana Film" bağımsız film grubunun sitesi kısa zamanda tamamen açılacak, şu an domain sorunları ile boğuşuyoruz. Şimdi sizlerle "Pirana Film"'in açılma amacı ve fonskiyonları hakkında kısa bir yazı hazırladım umarım bizleri daha iyi anlarsınız.

Biz diyoruz ki ;

İyi film ortaya çıkarmakla çok para harcamak arasında doğru orantı yoktur, sinema tamamiyle para değildir, günümüzde sinemaya gönül veren binlerce genç var belkide, bir şekilde sinemaya kendilerini kaptırmışlar ve kendi filmlerini yapmak istiyorlar, işin en ilginç tarafı yönetmen olmak istiyorlar hayır “yönetmen olmak” kavramını biz sildik, eğer siz kendi filminizi yapmak istiyorsanız zaten bir yönetmensinizdir ama bu daha açığa çıkmamıştır. R.Rodriguez’in dediği gibi yönetmen olmak istiyorsanız gidin kendinize bir kart bastırın tıpkı film okuluna gidip kendini gelecekte iyi yerlede olabileceğini zannedenler gibi. Çok iyi filmler çok iyi paralarla çıkmaz, evet çıkabilir ama sadece şart o değildir, çok para demek film çekimindeki zorlukları para hortumuyla yıkıyarak o sıkıntıları aşmak demek, ama eğer siz yaratıcıysanız işte o zaman iş bitmiştir, bir de işin teknik kısmını öğrenirseniz sizi kimse tutamaz, az para demek yaratıcılığı konuşturmak demek, kimsenin cüzdanından yaratıcılık çıkaramaz ama para çıkar işte bağımsız filmcilerin diğerlerinden farkıda budur, şu anda biliyorum ki şikayet ediyorsunuz, ben film çekmek istiyorum ama iyi bir kameram yok, para yok, aksesuar alamıyorum , oyuncu bulamıyorum v.s. Bunlar genel şikayetlerdir, şimdi biz diyoruz ki size, şikayet etmeyi bırakın, yapmaya başlayın, film okuluna yazılacak paranızmı yok ne güzel işte size bir fırsat daha var yazılmayın orda siz başkalarının şunu yap bunu yap komutlarıyla gideceksiniz, setlerde kablo toplayacaksınız, kendi estetiğinizi bulamadan okuldan menzun olacaksınız ve bu işten soğuyacaksınız ama siz şu anda kalkıp bu genel şikayetleri arkanıza alıp elinizdeki kamera herneyse ( hi8,mini dv, hd camcorder, hand held kameralar ) hemen tripoda sabitleyip arkasına geçin, kamerayı kullanmayı öğrenin, bişeyler çekin , böcek çekin, hayvan çekin , dışardaki insanları çekin, kamerayı hareket ettirmeyi öğrenin şimdilik boşverin teknik kısımları yok lens formatları f-stoplar, sinematografi kuralları, aks kuralı, boşverin bunları şimdi onlarında sırası gelecek ama ilk önce kamerayı kullanmayı öğrenin, elinizde hangi kamera varsa onu kullanın düşünün ki elinizde bir Red One kamera var öyle karmaşık mekanizma ki kullanmak için bir görüntü yönetmenine ihtiyacınız var ama en önemlisi bir hikayeye ihtiyaç var, anlatacak bir şeyiniz yoksa elinizde 3d kamera olsa ne yazacak değil mi ? Etrafınıza bakın neyiniz var, ona göre hikayenizi yazın, üniversiteye gidiyorsanız sizin gibi arkadaşlarınızla bir hikaye çıkarın arkadaşlarınızı oynatın neye sahipseniz onları akıllı şekilde kullanın ama ne olursa olsun filmi çekin, berbat bişeyde çıksa sakın demoralize olmayın unutmayın her üstad yönetmenin filmografisinde en az 10 berbat film vardır. Bizim maksatımız çekerek öğrenmektir, siz bir tırtılı kozasından çıkarırsanız ona yardım etmiş olursunuz ama o artık uçamaz çünkü mücadele yeteneğinde onu alıkoymuşsunuzdur ancak bırakın kendi kozasını kendi açıp çıkarsa bir müddet sonra o kelebek olup uçacaktır. Unutmayın bir yönetmen olmak istiyorsanız zaten bir yönetmensiniz, hemen size ait olan yere kameranızın arkasına geçin, şikayet etmeyi bırakın ve sadece ÇEKİN !
http://a8.sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/189512_10150122321267888_665742887_6418501_4687780_n.jpg
Bahadır Karasu ve Ekrem Doydu tanıştıklarında ikisinin tek ortak noktası ve amacı vardı, ne olursa olsun, kamerasının arkasına geçip filmini çekmek !

Robert Rodriguez'in sinema tutkunu gençlere itham ettiği kitabın ( Ekipsiz Asi ) ön sözünde şöyle diyor ;
http://i21.photobucket.com/albums/b300/spacemonkey_fg/More%20Random%20Pics/Rebel3.jpg
Kalabalıklar film sanatı,film estetiği,film tarihi vs. üzerine konuşurken Robert Rodrugiez oturduğu yerden doğruldu, hareket etti çalıştı ve bir film yaptı. Robert bir Godard kadar derin değil belki ama çok iyi bildiği bir şey var film eleştirisinin film yaparak yapılacağı. Maddi zorlukları bahane ederek, üretmeden, sinema hakkında atıp tutan ” Türk Sineması Neden Gelişmiyor ?” sorusuna uydurma cevap bulanlara diye Türkçe’ye çevriliyor bu kitap. Dehanın %99′u terlemektir yani çalışmak. Her türlü sıkıntıya katlanarak, sabrederek,hayallerine ve fikirlerine inanarak yola devam etmektir. Oysa görüyoruz ki bugün ülkemizde sinema eğitimi veren üniversitelerde öğrencilerde hocalarda dehanın çay ve sigara ile paketlenmiş uzun muhabbetlerde gizli olduğunu düşünüyorlar. Herkes sinema hakkında atıp tutuyor, Gazeteciler, doktorlar, yazarlar, şarkıcılar vs. birdenbire usta(!) yönetmenler ve eleştirmenler olarak çıkıyorlar karşımıza.
Kameranın arkasına geçip her türlü sıkıntıyı göğüsleyip film yapacak, görüntülerle konuşacak, üretilen taklit Türk sinemasının karşısında dimdik duracak biri yok mu ? İnanıyoruz ki var ancak gerçeklerle arasına duvar örülüyor.
Bugün Pirana Film, dehanın çay ve sigara paketlerinden gizli olduğunu düşünen kısımdan kendini sıyırmış ve kıçını doğrultup kamerasının arkasına geçip birşeyler yapmak isteyen gençler için tek çatı altında toplanmak ve birliktelik kurulması için açılmıştır. Unutmayın birlikte yapacak çok işimiz var.

"Dissolve" kaybın ve pişmanlığın hikayesi, aşk öyle bir şey ki yaşamda tamamen farkedilmiyor, ve sonsuz bir pişmanlık olarak sürüyor."
Kısa film en favori kısa filmlerimden ve sadece 3 dakika olmasına rağmen bir görsel şölen, 16 önemli görüntü yönetmenleri bu filmi harmanlıyor ve böyle bir iş çıkarıyorlar. Hikaye çok basit gelebilir ama öyle bir kurgu yapılmış ki vuruculuğu üst düzeyde, film ARRI SR3 Super16 kamera ile 16mm filme çekiliyor.Günümzde 35mm diye tutturan sinemacılar çoğunlukta, ancak şu kısa filmi izleyince 16 mm'ninde ayrı bir yeri olduğunu herkes farkediyor.

ARRI Arriflex 16 SR II 16mm Film Camera FV #3 - Used
ARRI SR3 Super16


damn your eyes

Damn Your Eyes a Spaghetti Western-influenced revenge film shot on the Sony EX1 digital camera in the NY Metropolitan area for $5,000. It has been successful at film festivals and recently won two awards.

" Damn Your Eyes" Western tarzının etkisinde kalmış Sony EX1 dijital kamera ile çekilmiş Newyork'un en işlek alanlarında çekim yapılmış. Film festivallerinde bir çok övgü ve ödül de almış. Filmin maliyeti 5.000 $
WINNER: "Best Student Film" at Royal Flush Festival '09
WINNER: "Best More Than Horror Short" at Buffalo Screams Horror Festival '10

Görüldüğü üzere filmde görsel kalite, ışık kullanımı, mekan kullanımı, dekorlar ve kompozisyon gibi bir çok unsur üst düzeylerde, Görüntü yönetmeni Sony EX1 kamerasını kullanabildiği kadar iyi kullanmış, Aktörler işinin doruğunda zaten, ancak senaryo üzerine biraz daha düşülebilirdi bazı sahneler izleyiciye klişe ve sıkıcı gelebilir. Film hakkında düşüncelerinizi yazabilirsiniz.

 Üstad'ın 10 dakikalık film okulu diye adlandırdığı Holywood gibi kurumsallaşmaya aykırı giden astronomoik paraların uçtuğu film okulları ve  onların uzun süreçte öğrettiklerini sizlere en basit yoldan ve 10 dakika süre tutarak öğreteceğini söyleyen, tabir-i caizse bırakın tırtıl kozasından kendi çıksın diye söylendiği sınıfından alıntı bir ders. Eminim ki şu yazı size bir kitap dolusu bilgi ve ateşleyici gaz verecek.



Günaydın arkadaşlar!
Bir süre önce ünlü bir film yönetmeninin laflarına şahit oldum. Diyordu ki: “Film hakkında bilmeniz gereken her şeyi öğrenmeniz 1 haftanızı alacaktır.” Bence biraz cömert davranmış. Bütün hepsini 10 dakikada öğrenebilirsiniz!

Saatlerinizi kurun, 10 dakika sonra bu sınıftan çıkmış olacağız.

Pekala, birer yönetmen olmak istiyorsunuz, öyle mi?
(Sınıf toplu halde: EVET!)
Yanlış cevap. Çünkü siz birer yönetmensiniz. Yönetmen olmayı düşündüğünüz, aklınıza koyduğunuz anda zaten birer yönetmensinizdir. Kendi adınıza bir kart bastırın, altına yönetmen olduğunuzu yazın ve bütün arkadaşlarınıza dağıtın. Bu işi hallettikten sonra ve kendiniz yönetmen olduğunuza inandığınız anda bir yönetmensinizdir, artık bir yönetmen gibi düşünmeye başlarsınız. Sakın yönetmen olmayı hayal etmeyin, siz zaten yönetmensiniz! Şimdi dersimize geri dönelim.
Hadi filmi başlatalım!
İlk bilmeniz gereken, bu işte yaratıcı olmanın size yetmeyeceğidir, teknik olarak da donanımlı olmalısınız.Yaratıcı insanlar yaratıcı doğarlar- çok şanslısınız! Teknik beceriye sahip insanlar ise hiçbir zaman yaratıcı olamazlar, istedikleri kadar uğraşsınlar. Yaratıcılığı satın alamazsınız, bir yerde bulamazsınız, öğrenemezsiniz, ancak onunla doğarsınız! Bir sürü yaratıcı insan teknik detayları öğrenmek istemez, peki o zaman ne olur?
Teknik insanlara bağlı kalırlar. Teknik beceriler edinin, öğrenmek zor değil. Yaratıcılığınıza teknik becerilerinizi de eklediğiniz anda durdurulamazsınız.
Deneyim – Filmler konusunda her hangi bir deneyime sahip misiniz? Evet, sahipsiniz, film izliyorsunuz! Şimdi sizin gerçek bir tecrübeye ihtiyacınız var. Sadece film izleyerek bu tecrübeyi edinemezsiniz. Elinize kamerayı alın, istediğiniz her şeyi çekin, kendi filmlerinizi yapın, kendi hatalarınızı yapın. Unutmayın hatalar özneldir. Birinin hata olarak kabul ettiği bir durum, bir çekim, başka biri için sanatın ta kendisidir. Bu gerçeğin arkasına saklanın. Herkese yaptığınızın saf sanat olduğunu söyleyin, bu şekilde işin içinden çıkmanız çok kolaylaşır.
Bir senaryo ile başlayın! Aranızdan herhangi biri senaryo yazmayı biliyor mu? Hayır mı? Güzel! Sizin dışınızda herkes aynı tarzda yazıyor, siz kendi tarzınızı oluşturun. Tek olun. Yazmak üzerine dersler alabilirsiniz, ama sakın bir film okuluna gitmeyi düşünmeyin. Yoksa siz de diğerlerinin yaptıkları filmlerin aynılarını yaparsınız. İnsanlar size ait bir şey görmek istiyorlar, bunu unutmayın!
Nasıl bir senaryo yazmalı? - Herhalde çok paranız yoktur, yoksa bu sınıfta olmazdınız. Demek film yapmak istiyorsunuz ama çok fazla para harcamak istemiyorsunuz. Film çekmeye başladığınızda sette binlerce problemle karşılaşacaksınız. Bu problemleri aşmanın iki yolu vardır: Ya yaratıcılığınızı kullanırsınız, ya da paranızı. Paranız yoktu değil mi? O zaman siz de anne babanızın paralarını bitirmeden çekebileceğiniz bir senaryo yazın. Ucuz bir film yapın!
Ucuz film nasıl yapılır? - Etrafınıza bir bakın, nelere sahipsiniz? Sahip olduğunuz şeylerin bir listesini oluşturun. Babanızın likör dükkanı mı var, o zaman bir likör dükkanı hakkında bir film yapın. Köpeğiniz mi var, onun hakkında bir film yapın. Anneniz bir klinikte mi çalışıyor, gidin ve filminizi klinikte çekin. El Mariachi’yi yaptığımda elimde bir kaplumbağa, bir gitar çantası ve küçük bir kasaba vardı. Ben de bunların çevresinde dönen bir film yapmaya karar verdim.
Aklınızdakini nasıl görselleştirirsiniz? - Storyboard kullanabilirsiniz, hayal ettiklerinizi kağıda çizerek bir plan oluşturabilirsiniz. Ama aslında yapmanız gereken şey bomboş beyaz bir perde hayal edip, filminizi oraya yansıtmaktır. Gözünüzü kapatın ve bir perde hayal edin, kendi filminizi hayal edin. Her çekime, her sahneye odaklanın. Koltukta oturun ve etrafınızdaki herkesten, aklınızdaki filminiz dışındaki tüm düşüncelerden kurtulun ve filminizi izleyin. Çok mu yavaş, çok mu hızlı, eğlenceli mi olmuş, peki bir bütünlüğe sahip mi? Tüm izlediklerinizi, tüm gördüğünüz çekimleri not edin. Sonra gidip hepsini teker teker filme alın.
Neler lazım? – Şimdi araç gerece bir göz atalım. Ne kadar kötü aletlere sahipseniz o kadar iyi. Bu sizin ilk filminiz, en iyi şeylere ihtiyacınız yok, unutmayın daha Spielberg olmadınız! Bu kamerayı El Mariachi’yi çekerken kullandım, nerdeyse aynısını diyelim, çünkü bu bir 16S, bense bir 16M kullandım. Çok hafif bir kamera böylece istediğim gibi hareket edebildim, sesi de biraz çok çıkıyor, o yüzden ses kaydı konusunda problemler yaşadım, ama sadece 2000$. Sakın gidip de 2000$’ı bir anda bir kameraya yatırmayın. Kamerası olan birini bulun. Arkadaşım kamerasını kullanmıyordu ve ondan ödünç aldım, filmimi çektim. (Çok ağır gözüken üç bacağı göstererek)
Şuna bakın, ne kadar güzel bir üç bacak, çok sağlam bir üç bacak, ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Kamera hareket etmeden o üç bacak üzerinde duracak, siz o kamerayı ordan almak istemeyeceksiniz, çünkü bileceksiniz ki bu sizin filminizin sıkı görünmesini sağlayacak. Alın o kamerayı elinize, bir tekerlekli sandalyeye oturun ve kendi etrafınızda dönün, bu filminize biraz enerji katar. İlk filmlerin en güzel yanı enerji dolu olmalarıdır, hayat dolu olmalarıdır. Büyük prodüksiyonların bu enerjiyi taklit etmeleri bile mümkün değildir. Çünkü ortada çok güzel ve sağlam bir üç bacak vardır, çok fazla teknik eleman vardır. Böylece herşey pasparlak ve aynı zamanda ölü görünür. Kurtulun şu pahalı şeyden ve filminizi canlandırın. Fazlasıyla iyi, fazlasıyla ağır- ellerinizi kullanın yeter!
Bu bir ışık ölçer. Bu da yeteri kadar pahalı bir şey. Tabi ki kullanbilirsiniz ama ihtiyacınız olanın sadece üzerinde bir algılayıcı ve bir gösterge olan bir ışık ölçerdir. Unutmayın bu alet sizin en yakın dostunuz. Çekeceğiniz objeye tutun, ışığı ölçün kaydedin. Kullanacağınız lensi seçin ve artık çekime hazırsınız!
Sakın fazla ışık kullanmayın. El Mariachi’yi çekerken sadece iki ışık kaynağım vardı, bildiğiniz sıradan ampüller. İç mekan çekimleri için dengeli kaynaklardı, işimi görürlerdi. Film bitince herkes bana çekimlerin çok tarz olduğunu çünkü ışığın çok az olduğundan bahsetti. İşte gördünüz, hatalarınız ve imkansızlıklarınız nasılda artistik öğelere dönüştü.
Son olarak postprodüksiyona geldik. Çekimleriniz bitti, şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? (Bir video edit aletini göstererek) Bunlar sizin dostlarınızdır. Video editleme araçları, montaj yazılımları kolay kullanılırlar, ucuzdurlar ve anında tepki verirler. Sakın film şeritlerinizi kesip biçmeyin. Film şeritleri isizn düşmanınızdır. Çekimlerinizi film üzerine yapabilirsiniz, bu sorun değil; ama sakın film şeritlerinizi montaj için kullanmayın. Aranızda böyle bir şey düşünen varsa şimdi bu sınıfı terketsin. Gidip gerçek bir film okuluna 20000$ ödesin, sonra istediği gibi filmleri kesip biçebilir. Ama eline hiçbir şey geçmeyecektir, bir işi bile olmayacaktır, bana güvenin.
Bugün tüm kayıtlar ya bilgisayarda ya da video kasetlerde. Film yavaştır, film pahalıdır ve yaratıcı değildir- bir sürü zamanınızı çalar. Video bandlarını kesip biçin. Ben öyle yapıyorum. El Mariachi’yi çekmek için nerdeyse hiç para harcamadım. 3,5 inc. Lik bir master kaydım vardı, çok güzel görünüyordu çünkü direk band üzerine kaydedilmişti. Arada kopyalama süreçlerine girmediği için aynı bir 35 mm gibi temiz ve saf görünüyordu. Filmin VHS kopyalarını çıkardım ve bütün Hollywood’a yolladım. Bir tane bile film kopyasını çıkarmadım. Para kaybından başka bir şey değil. Uğraşırsın, karışırlar, bozulurlar, bir sürü para harcarsın. Ama en önemlisi onlar filminin kopyalarıdır. Filminizin kopyalarını istemezsiniz, negatiflerini istersiniz, band üzerine kaydedilmiş. Böylece insanlar ellerine geçeni izlerler ve çoğaltırlar. Filmin çekimleri bitti, montajı bitti. İnsanlar sizi beğendi, herkes size para ödemek için can atıyor. Peki şimdi ne yapacaksınız. Gidin ve kendinize bir menejer bulun. Hollywood çakallarla doludur. Size en iyi teklifleri bulurlar, en çok parayı kazandırırlar, en iyi filmleri çekmenize yardım ederler.
Burada öğrendiğiniz şey kimsenin bilmediği bir şey. Ucuza bir film nasıl çekilir. Hollywood’da bir kişi bile bu bilgilere sahip değil. Siz ucuza bir film çekebilirsiniz, siz daha iyi filmler çekebilirsiniz. Sistem içinde eriyip kaybolmayın, ayrıcalıklı pozisyonunuzun avantajını kullanın.
Ben hala çok düşük bütçeli filmler çekiyorum, ama yüksek bütçeli filmlerden farklı değiller. Çünkü artık sizin de öğrendiğiniz bu teknikleri kullanıyorum.
Artık gidip kendi filmlerimi çekmeye devam etmeliyim. Umarım size anlattıklarımdan bir şeyler öğrenmişsinizdir. Umarım hayallerinizi yazar, elinize kamerayı alıp çekersiniz.

Arzulamayı bırakın, yapmaya başlayın.

Hollywood’da görüşürüz, korkutucu olun!”
Robert Rodriguez


 
Öncelikle şunu belirtmem gerek ki sinematografi ve görsel efekt muhteşemliğini birbirinden ayrı tutan bir liste, yani eğer görsel efekti işin içine katsaydım Lord Of The Rings, Matrix , Avatar gibi filmlerde sinematografik filmler arasında zirvede yer alırlardı ancak bu kareler doğallığın kareleri, o halde neden Sin City var derseniz şöyle diyebilirim ; Sin City 2003 yılında vizyona girince sinematografi tarihine bir çağ atlattı belki, hani nasıl Avatar filmi görsel efektler tarihine damga vurduysa 3D teklonojisinin atası ise, Sin City'de muhteşem çizgi roman dönüşümü olarak Robert Rodriguez'in hayal gücüyle damgayı vurdu Robert o filmde başka bir dünya yarattı.








2046






Bom Yeoreum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom
(Spring, Summer, Fall, Winter and Spring)






El Laberinto del Fauno (Pan's Labyrinth)








Fa Yeung Nin Wa (In the Mood for Love)










Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain (Amelie)








MirrorMask











Sin City







The Fall






The Fountain








To Livadi Pou Dakryzei (The Weeping Meadow)


top