Session 9

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS61KSUu536GyhfvCNmGVf6UMB7gJ7QPlhu5485F2dn3hzyQ6KXtF08XsiTgB9pAnlvG584nhuRTV6eECMAK-jxZTfqtJW3xyfDNQXzuo5Bn-17sfa78T5JoLhqjTyOMrXuz2UjqtGmD8/s1600/session+9+title.jpg
-Where do you live simon ?
-I live in weak and wound doc.


Session 9 (bir bilim kurgu denemesini saymazsak) daha önce sadece romantik komediler yazıp yönetmiş olan brad anderson'un ilk korku filmi çalışması. 2001 yıında gösterime girmiş ve gişede iki seksen yatmış olan bu filmin senaryosu da yine bu yeni yetme yönetmene ait. kadrosunda usta aktör david caruso dışında çok populer isimleri barındırmasa da oyunculuğun vasatın çok çok üzerinde olduğunu söyleyebilirim caruso'nun klasik stili dışında peter mullan'ın; *ama özellikle american psycho ve son olarak a beatiful mind filminde gördüğümüz josh lucas'ın performansları gerçekten harika.

filmin konusuna gelmeden önce türü ile ilgili de birşeyler söylemek isterim. aslında bildiğimiz lanetli ev motifinin the shining deki kadar olmasa da benzerlerinin çok çok üzeri bir seviyede zenginleştirilmiş hali denebilir. gotik mimarinin bu tip filmler üzerinde her zaman olumlu bir yeri vardır; ama bu filmdeki mekan (1800lü yıllardan kalma bir akıl hastanesi) küçük bir çocuğun bir high8 kamera ile kaydedeceği herhangi bir çekimi usta işi bir korku filmi yapmaya yetecek ölçüde tüyler ürpertici bir yer. mekanın geniş açı objektiflerle ve düzgün ses efektleriyle çekilmiş bu halini gördükten sonra yanına bile yaklaşmayı istemeyeceğimden emin olabilirsiniz.

filmi günümüz korku filmlerinden ayıran bir diğer özelliği de hedef aldığı kitle olsa gerek. mtv stili teen slasherlardan kendimizi kurtaramadığımız bir dönemde yetişkinler için tasarlanmış bir filmin çekilmesi ve hâlâ klasik korku motiflerinden etkilenen insanların varlığının hatırlanması sevindirici bir gelişme. her ne kadar gişede hüsrana uğrasa da bu film için son yıllarda the others dahil olmak üzere izlediğim en başarılı lanetli ev çalışması diyebilirim.

konusu 1800lü yıllardan kalma 1980li yıllarda terk edilmiş eski bir akıl hastanesinin onarımını üstlenen beş karakterin üzerinde yoğunlaşıyor. asbest temizleme işinden sorumlu bu beş kişi bir hafta içinde devasa büyüklükteki bu binayı temizlemeye soyunuyor; ama tahmin edebileceğiniz gibi bir takım normal dışı gelişmeler yaşanıyor haliyle cinayet motifi işin içine giriyor.

filmin her zamanki katil kim oyununu oynamanıza izin vermeyen anlatımı sayesinde suçlu bu beş kişiden biri mi, geri dönen bir hasta mı, yoksa binada hapsolmuş bir hayalet mi sorusuna bir yanıt arama girişiminiz olmuyor. tek derdiniz karakterlerin korkularını hissetmek. gündüz ve aydınlık mekanlarda geçen bir film olmasına karşın bu dev binanın bazı yerleri karanlık ve akluofobisi * olan bir karakterin bu yerlerde dolaşması ortada bir şey yokken dahi gerilmeniz için yeterli.

ses görüntü ve haliyle atmosfer olarak oldukça başarılı olan bu filmin tek kötü yanı karakterlerin oldukça derinliksiz olması. kendi aralarında bir takım konuşmalar geçiyor, herbirini diğerlerinden ayıran bir takım yönlerinin olduğunu sezinliyorsunuz; ama senaryo daha ileri gitmenize yetmiyor. bu sanki daha önce yüz bölümünü kaçırdığınız bir dizinin yüzbirinci bölümünü izlemeye benziyor. karakterleri tanımayışınız da onlara sempati duymamanıza, haliyle kendinizi onların yerine koyamamanıza neden oluyor.
sonuç olarak bu son derece ağır ve kimilerimize göre çok sıkıcı olabilecek film, havasına girildiğinde uzun süre akıldan çıkmayacak nitelikte; ama karakter ve işleniş bazında ele alındığında yazık ki vasat sayılabilecek düzeyde.






0 yorum:

top