İyi bir senaryoya, kaliteli oyunculara sahip ve iyi çekilmiş bir sinema filmi, kötü bir kurgucunun eline düştüğü takdirde değerinden çok şey kaybedebilir, izleyici tarafından anlaşılmayabilir. Bu durumun tam tersi de mümkündür: iyi bir kurgucu, yapımı çok daha hareketli, canlı, anlaşılır kılabilir, belirli noktalara kadar çekim hatalarını veya oyuncuların kusurlarını giderebilir.
Bir yapımın kurgusunda ön planda olan kişiler yönetmen ve kurgucudur. Yönetmen, görüntülerin çekimini gerçekleştirir ve işin nihai sonucunun ne olması gerektiği konusundaki en yetkili kişidir. Kurgucu teknik ve estetik bilgisiyle yönetmenin kafasında oluşturduğu resmi gerçekleştirir. Ancak tecrübeli bir kurgucu sadece yardımcı olmakla kalmaz, fikirleriyle yönetmene ilham verebilir.
- Bir çekimden diğerine ne zaman ve nasıl geçmeliyim?
- Çekimlerin sırası nasıl olmalı?
- Yaptığım kurgu, filmin kolay anlaşılmasını sağlıyor mu?
- Yaptığım kurgu, izleyicinin daha keyifle seyretmesini, daha fazla korkmasını, üzülmesini veya gülmesini sağlayabiliyor mu?
Kurgunun Önemi
Rus sinema kuramcısı Lev Kuleşov ilk defa "montaj" kelimesini Vestnik Kinematografi (Sinema Haberleri) dergisinde, "Sinemada Sanatçının Görevleri" adlı makalesinde kullanmıştır: "Üzerine harfler yazılarak dağıtılmış ayrı küpleri bir araya getirerek, kelime veya cümle kuran çocukların yaptığı gibi, yönetmen de filmi yapmak için ayrı, birbirleriyle ilgisi olmayan, farklı an ve günlerde çekilmiş parçaları bir araya getirerek, dağınık pozları en uygun, anlamlı, eksiksiz ve düzenli bir şekilde sıralamalıdır. Bu da filmin montajını anlatan en basit, en ilkel şemadır..."
- film: Adam - çorba - adam
- film: Adam - kız çocuğunun tabutu - adam
- film: Adam - kadın - adam
Kuleşov iki ayrı sahnenin birleşmesinden yeni bir mana, yeni bir temsil ve bu sahnelerin hiç de ifade etmediği üçüncü bir anlam ortaya çıktığını belirterek: “Bu keşfim, beni hayrete düşürdü. Bundan sonra montajın ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu kavrayabildim.” demiştir.
Bu keşfin arkasında, sinema sanatının o dönemde henüz tanınmayan imkânları saklıdır. "Kuleşov etkisi", Kuleşov'dan başka Pudovkin, Eiseinstein ve diğer ustaların da dikkatlerini çekti. Şüphesiz ki, hem arkasından yaptıkları sinema deneyleri, hem de sesli filmin yapısını anlatan Eiseinstein'in "Dik Montaj" makalesi, Kuleşov deneyinin esintilerini taşıyordu. Günümüzde ortaya çıkmış olan klip sanatı (modern konulu filmlerde de yönetmenlerin sıkça faydalandıkları klip sanatı), gerçekte Kuleşov'un deneylerini yaptığı dönemden bu yana kullanılmaktadır.
Vsevolog Pudovkin, Kuleşov'un öğrencilerindendir. Daha sonra Kuleşov, Profesör Pavlov ile anlaşarak, Pudovkin'e Beyin Mekanizması filmini yapma imkânı sağlamıştır. Çok geçmeden, Pudovkin aynı okuldan mezun kameraman Golovnya ile birlikte dünya çapında ün yapmış Ana (Mat, 1926) filmini çekmiştir. Bunun yanında, yazdığı teorik makaleleriyle Pudovkin, sinema sanatının gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur.
“Kurgu temel yaratıcı güçtür” diyor Pudovkin ve devam ediyor; “bu gücün yardımıyla ruhsuz fotoğraflar (tek tek çekimler) canlı, sinemalık biçime sokulur. Ve doğa ancak kurgunun üzerinde çalıştığı hammaddeyi verir. İşte gerçek ile film arasındaki ilişki de tam budur.” Bazen seyirciye bir olay, hatta bir oyuncu bir bütün olarak değil, sahne ya da insan vücudunun çeşitli parçaları gösterilir. Bir filmin bu yolla meydana getirilişine, yani bütünü parçalarına ayırdıktan sonra bu parçalardan filmsel bir bütün kurulmasını “Kurucu Kurgu” olarak tanımlıyor.
Ayrıca bknz: Kurgu Üstüne - V. I. Pudovkin
Dziga Vertov ve Kurgu
Vertov filmlerdeki kurmacanın bir afyon olduğunu savunur. Bu kurmacalar seyirciyi sarhoş eder, böylece daha sonra bilinçsiz seyirciye çarpıtılmış gerçekleri kabul ettirmek kolaylaşmaktadır. Vertov Kameralı Adam' (1929 - Chelovek s kino-apparatom) filminde gündelik yaşamı herhangibir oyuncu, dekor, yada kurmaca olmadan kendi akışı içinde anlatmaya çalışmış, şehirleşme, makineleşme, insan ve makinenin eşgüdümlü uyumu üzerine odaklanmıştır. Bu nedenden ötürü Kameralı Adam filmi, sinemada gerçeğin olduğu gibi çarpıtılmadan yansıtılması bakımından önemli bir yer tutar. Dziga Vertov, Mikhail Kaufmann ve Elizaveta Svilosa'dan ile ve sine-göz kuramını geliştirirler. Ve kendilerini Kinokslar olarak adlandırırlar.
Artistik sinemada kurgunun anlamı, yönetmen tarafından ele alınan senaryonun değişik çekimlerinin bir sıraya göre birleştirilmesidir.Kinoksların kurgu anlayışıysa tamamen farklıdır. Bu, görünen evrenin düzenlenmesinden ibarettir.
Kinokslar şunu ayırt ederler:
2- Gözlem Sonrası Kurgu : Gözle saptanan görüntülerin, kafada, belli bir düzen içinde tasarlanması.
3- Çekim Sırasında Kurgu : Bu kez gözlem sırasında saptanan görüntülere yönelen alıcıdır. Bu çalışma sırasında tasarlanandan, her zaman biraz değişik olan çekim koşullarına uymak gerekir.
4- Çekim Sonrası Kurgu : Kaba kurgu diye adlandırılabilecek bu aşamada kesin kurgu için noksan gelen bir takım çekimler saptanır.
5- Göz Atma : Ayrımlar arası geçişlerin saptanması için bir anlık yöneliş. Büyük bir dikkat ve alışkanlığı gerektirir. Savaş kural : sürat.
6- Kesin Kurgu : Geniş temalı bir bölümde belirsiz kalmış küçük temaların açığa çıkarılması. En doğal sürekliliğin ve akışın sağlanması amacıyla, çekilen bütün malzemenin yeniden düzenlenmesidir. "
"Kameralı Adam" filminin tamamını ve film hakkında bilgiyi sitemizin; Sinema Tarihi bölümünden, Dziga Vertov - Kameralı Adam - 1929 ulaşabilirsiniz.
Eyzenşteyn ve Kurgu
Ayrıca bknz: Ayzenştayn'a Göre Kurgu Yöntemleri
"...Üçüncü bir yol, benim saf sinematik dediğim şeydir. Yani filmin bir araya getirilmesi ve farklı bir fikir yaratmak için nasıl değiştirilebileceği... Şimdi yakın çekim alalım ve size adamın ne gördüğünü göstereyim.
Adam, bebekli bir kadını görüyor olsun. Şimdi tekrar adama dönelim ve ne gördüğünü görelim. Gülümsüyor. Bu adamın karakteri hakkında ne söylersiniz? Müşfik, değil mi? Sempatik biri. Şimdi kadınla bebeğinin olduğu ortadaki kısmı atalım, diğer iki kısım aynen kalsın. Şimdi araya bikinili bir kız yerleştirelim. Adam bakıyor. Bikinili bir kız. Ve gülümsüyor. Adam şimdi ne oldu? Terbiyesiz bir ihtiyar! Bebekleri seven o eski beyefendi yok artık.
İşte bir film sizin için bunu yapar. "
Bir oyuncu bir odayı baştan sona geçsin ve diğer odaya girsin. Filmde tüm bu olayı gerçek yaşamdaki sürede göstermek zorunda değiliz. Oyuncunun yürüyüşünün bazı kısımlarını atabilir, bazı kısımları gerçek süresinden daha uzun kurgulayabiliriz. Filmlerde bir olayı gerçek yaşamdakinden daha kısa ya da daha uzun verebiliriz. Buna “filmsel zaman” diyoruz.
Bu konuda uc örneklerden biri, "À bout de souffle" (Breathless - Serseri Aşıklar) (Jean-Luc Godard, 1959) filminde, asıl karakter Marsilya’da bir polis memurunu vurur, bir tarladan koşarak geçer ve Paris’e ulaşır. Godard, devamlılığı sebepsiz yere bölebilecek kadar maharetli bir film yapımcısıdır. Breathless filmi tam anlamıyla bir film olarak dikkat çeker: 1930'lar ve 40'larda düşük bütçeli filmler üretmiş olan Monogram Pictures’e adanmış, ve daha akılcı bir yaklaşımla, bir karakterin araç kullanmadan bir yerden başka bir yere gidebilmesi şeklindeki bir sahneyi içerebilecek düşük bütçeli bir Amerikan filminin tarzını yaratabilmiştir.
1. Proje senaryo aşamasında,
2. Çekimler aşamasında,
3. Kurgu aşamasında.